"... Kadın ona baktı.
Bakıştılar.
Kadın kadını anladı.
Kadın kadını hissetti.
Kadın kadını sezdi..." (sf.126)
°
Kitap roman olarak geçse de bende hikaye izlenimi bıraktı. Bunu, kitap ince olduğu için demiyorum, değindiği konulara -göçmen sorunu, toplumsal yapı, aile, aşk, ebeveynlik, balık çiftlikleri, şirketlerin ekolojik dengeyi bozması, köylülerin buna başkaldırması- hem derinlemesine hem de yüzeysel değinebiliyor oluşundan diyorum. Evet, yazar kitapta bu konulara yüzeysel değiniyor gibi fakat aslında konuyu herkesin yüreğine dokunacak sözcükler ile derin derin işliyor. Akıcı, sürükleyici ve insanın yüreğine dokunan keyifli bir hikaye.
Zülfü Livaneli'nin daha önceki kitaplarını okuyanlar bu kitabını yüzeysel olmakla suçlayabilir. Bence Livaneli; kalemini, üslubunu belli bir tarzda götüren ve çizgisini değiştirmeyen bir yazar -ki bu da bir süre sonra kitaplarının sadece popüler olduğu için okunmasına sebep oluyor- bu yüzden daha önceki kitaplarını okuyanlar bu kitabı sığ ve sıkıcı bulabilir.
İlk defa okuyacak olanlar için ise yazarın dili akıcı. Okurken kendinizi ege sahilinde, teknenin üstünde veya balikçilarla balık tutarken bulabilirsiniz, kadınların ortak acısını ve bahsettiğim bütün konuları derinden hissedeceksiniz.