Enver Paşanın, her zaman olduğu gibi, neye karar verdiği hangi ka­naatlere ulaştığı belli olmaz. O yalnız dinler ve susar. O kadar!
Mustafa Kemal ve İttihat Ve Terakki
Mustafa Kemal'i tanıyanlarca malûm olduğu üzere o İttihat ve Terakki erkânı ile öteden beri hiçbir fikir etrafında anlaşamamış, birleşememişti. Onları ve takip ettikleri hatalı yollarını ta yüzbaşılığından, Selanik'ten itibaren korkmadan, ürkmeden mütema- diyen tenkit etmiş, tahtie etmiş, kongrelerinde bütün idare tarzlarını şiddetle muaheze etmişti. Bu yüzden bazı İttihatçıların menfuru olmuş olduğu da muhakkak bir keyfiyetti. Binaenaleyh kendisine rahmet okuyacak değillerdi. İttihat ve Terakki Cemiyeti, Mustafa Kemal'in kendisine karşı aldığı muhalif vaziyete son vermek üzere hatta daha Selânik'te kendisini iki defa öldürmeye bile teşebbüs etmişti. Bir defasında Enver Paşaya karabeti (yakınlığı) bulunan ve sonradan ordu kumandanı olan bir zat, bir defasında da eski Ankara Valisi Abdülkadir, onu öldürmeye teşebbüs etmiş, fakat bunlar Mustafa Kemal'in basireti, cesareti, metaneti önünde kendilerine verilen vazifeyi bir türlü yerine getirememişlerdir. Ne kadar yıllardan sonra bir akşam, Çanka- ya'da sofrada oturuyorduk. O akşam misafirler arasında bu eski ordu kumandanı da vardı. Atatürk kendisine hitaben: - Halil Paşa! Halil Paşa! Selânik'te üzerine aldığın vazifeyi yapamadın ve yapamazdın da! Çünkü buna müsaade edemezdim! Diyerek kendilerine yapacakları suikastı telmih ettikleri zaman bu paşa Atatürk'e: - Paşam, hakikaten yaptıramazdınız ve biz de yapamazdık! Diyerek ellerini öpmekten başka verilecek cevap bulamamış ve o gece fena vaziyette kalmıştı.
Reklam
" Harbiye nazırı Enver paşa 1915 yılının ilkbaharında Ağrı dağlarına giderek, Kürt Hamidiye alaylarından ve diğer bazı Kürt müfrezelerinden mürekkep mühim bir askeri kuvveti Allah Ekber dağlarının kar fırtınalarında boğmuş ve Kürt âlemini kara yasa sokarak Kürt yiğitlerini keyfi için heder ettikten sonra mağluben geri dönmeye mecbur olmuştu."
Atatürk bana sordu: - Yeni yazıyı tatbik etmek için ne düşündünüz? - Bir on beş yıllık uzun, bir de beş yıllık kısa mühletli iki teklif var, dedim. Teklif sahiplerine göre ilk devirleri iki yazı bir arada öğretilecektir. Gazeteler yarım sütundan başlıyarak yavaş yavaş yeni yazılı kısmı artıracaklardır. Daireler ve yüksek mektepler için de tedrici bazı usuller düşünülmüştür. Yüzüme baktı: - Bu ya üç ayda olur, ya hiç olmaz, dedi. Hayli radikal bir inkılâpçı iken ben bile yüzüne bakakalmıştım: - Çocuğum, dedi, gazetelerde yarım sütun eski yazı kaldığı zaman dahi herkes bu eski yazılı parçayı okuyacaktır. Arada bir harp, bir iç buhran, bir terslik oldu mu, bizim yazı da Enver'in yazısına döner. Hemen terkolunuverir.
Büyük Harp’te herhangi bir kimse için: -İttihatçıdır! Hükmü doğru ve pek de yerinde olmazdı. İttihatçı demek, fıkranın anonim ve silik unsuru demektir. O zamanlar insanının üzerine yapışan damga “adam” sözü idi. Cemal Paşa’nın adamı, Enver Paşa’nın adamı, Talat Paşa’nın adamı… Kendi kendinin adamı kimdi bilmiyorum.
Sayfa 47
Çanakkale cephesinde döğüşen büyük rütbeli bir subayın, anaları Alman olan kızları bir gün Alman davetlileri ile buluşmuşlar. Enver Paşa bunu duyunca, cephede harp eden babayı hemen emekliye ayırmıştır. O aileden bir hanımla evli olan bir rüsumat memurunun da vazifesine nihayet verdirmiştir.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.