Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yok mu başka bir çaresi??
"İnsan hayatını yönlendiren kanunların hesaba dayanan bir mantığı yoktur. Uzay boşluğunda dönüp duran dünyamız da kanlı dramların gösterildiği sahneden başka bir şey değildir. Bu dünya güneşin etrafında döndüğü sürece ve ta kıyamete kadar kan dökülmesi mi gerek...?"
Sayfa 83 - Ötüken yayınlarıKitabı okudu
Homo Sapiens
"Doğanın değişmez mantığı ile mücadele etmeye çalışan bir kişi kendini bir insan olarak hayata getiren mantığa şükran duyacağına onunla mücadele ediyor demektir. Doğayla mücadele etmek insanın kendi sonunu getirecektir."
Kolektif Kitap
Reklam
Aforizma Formu
“Marcus Aurelius un durmadan ve yeniden kendini ikna etmeye çalışması gerekiyordu. Onun amaci, Stoacı dogmaları, özellikle Epiktetos'un üç temel kuralını, etkili bir biçimde elinin altında tutmaktır: Nesnel olmayan hiçbir şeyi zihnine kabul etmemek, insan topluluğunun iyiliğini her zaman eylemlerine bir erek olarak seçmek, arzularını evrenin akli düzenine uydurmak. O halde, Marcus Aurelius'un kitabının bir iç mantığı vardır. Ama bu kuralların her türlü koşulda hatırlanabilmeleri için çarpıcı ve kısa olmaları, onlara yeniden hayat verecek aforizma formunu almaları gerekir. İşte bu çok ilginç bir yöndür, sanıyorum daha genel olarak antik felsefeyi anlamak için de çok ilginçtir.”
"Evine dönmek istiyordun," diye tekrar etti. Evine dönmek istediğini hissediyordun ama sandığın gibi insan diyarı değildi, dönmek istediğin evin en başından beri Su Krallığı'ydı." O his öyle kuvvetliydi ki her şeyi sorgulamama, birçok şeyi görmezden gelmeme neden olmuştu. Tek istediğim buydu, evime dönmek istiyor bunun için
Sayfa 278Kitabı okudu
konuşmanın kavramsal mantığı ya da konuşmanın mantıksal kavraması?
Ama en önemli iletişim imkanı, en önemli anlaşma zemini konuşmakla elde edilir Konuşmak nedir? Konuş mak pronominal bir fiildir. Yanı dönüşlü bir fiildir Yanı iki insan, iki insan konarlar. Tıpkı bakışmak gibi. Konarlar. Nereye konarlar? Belli bir anlam bölgesine konarlar. Böylece konuşurlar. Onun için ben burada nutuk çektiğim zaman pek konuşmuş sayılmam. Sadece konmuş sayılırım. O yüzden bunu tabii bir konuşmaya dönüştürmek lazım.
Toplumumuzun özellikle aydın kesiminde görülen bir diğer kaçış mekanizması ise duygu, sezgi ve duyarlık gibi içsel yaşantıların yerini düşüncenin almasıdır. Yaşamak, yaşantı üretmeyi, yaşama katılmayı, yorum yapmak yerine duygusal tepkiler verebilmeyi ve içsel yaşantılarımızı algılamaya çalışarak o doğrultuda hareket edebilmeyi içerir. Ama bu, düşünmeden yaşamak anlamına da gelmez. Çünkü ancak ilkel toplumların üyeleri, olgunlaşmamış yetişkinler ve çocuklar düşünce ve mantığı gereğince kullanamazlar. Yoksa düşünce, benliğimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Ama Batı toplumlarında düşünce ve mantığa verilen önemin giderek abartılmış olması, bu gelişmelerin insanı kendisine yabancılaştırmakta mı olduğu sorusunun ortaya atılmasına ve İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana karşıt bazı tepkilerin oluşmasına neden olmuştur.
Reklam
Mitolojinin ve farklı dinlerin bâtınî kısımlarının sıkça kullandığı sembolik düşünce maddeler arasındaki ilişkide sınırsızlığa izin verir. Her şey farklı özellikleriyle çok çeşitli fikirler uyandırır ve bir özelliğin birkaç sembolik anlamı olabilir. En yüksek kavramların binlerce sembolü olabilir. Hiçbir şey yüceyi temsil edecek ve övecek kadar
Sayfa 26 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
Bizim mantığımızla hayatın mantığı asla birbirine uymuyordu.
Sayfa 134 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Yeri gelmişken söyleyeyim Kolakowski ilahiyatçıların dine faydadan çok zarar verdiklerini söylemekte haklıdır. Tanrı’nın varlığına ‘mantıklı kanıt’ getirmek için başa döndükleri her seferinde bunu yapmaya devam ederler. İnsanlığın, mantığa hizmet etmesi ve mantığı yüceltmesi için akademisyenleri ve diplomalı danışmanları vardır, insan Tanrı’ya mucizelerinden ötürü ihtiyaç duyar, mantık yasalarına uysun diye değil.
"İnsan mantığı, her türlü kötülüğe mazaret uydurabilir, o yüzden mantığa güvenmememiz büyük önem taşır."
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
"İnsan hayatını yönlendiren kanunların hesaba dayanan bir mantığı yoktur. Uzay boşluğunda dönüp duran dünyamız da kanlı dramların gösterildiği sahneden başka bir şey değildir. Bu dünya güneşin etrafında döndüğü sürece ve tâ kıyamete kadar kan dökülmesi mi gerek?"
İhvân-ı Safâ’nın Îsâgûcî’sinden aktarımlar.
Nutk, “fikrî” ve “lafzî” olmak üzere ikiye ayrılır. Lafzî nutk, insan bedeninin bir organı olan dilden kaynaklanarak, bedenin diğer bir organı olan kulağa ulaşan ses ve hecelerden oluşur; dolayısıyla cisim ve duyularla ilgilidir. Bu yüzden kelâmın ne olduğu, nasıl oluştuğu, anlamı nasıl gösterdiği (delâlet) vb. konuların mantık çerçevesinde incelenmesine Dil Mantığı (İlmu’l-Mantıki’l-luğavî) adı verilir. Fikrî Nutk ise insan zihninin (nefs) varlıkların anlamını özleri itibariyle tasavvurundan başka bir şey olmayıp ruh ve akılla ilgilidir. Bu bağlamda zihnin varlıkların anlamlarını özleri itibariyle idrâk edişi, ilham ve vahyin keyfiyeti gibi konuların mantık çerçevesinde ele alınıp incelenmesine de Felsefî Mantık (İlmu’l-Mantıki’l felsefî) denir.
Sayfa 38 - türkiye bilimler akademisi, 2016, ankara
+ Hiç değilse içimde kalmadı mantığı ")
Aman bir şey olmaz mantığı sağlıklı bir insan mantığı değildir. Bu hastalıklı cahilce rahatlığa kapılmamak çok önemli.
Sayfa 48 - Destek Yayınları | Felsefe: 23Kitabı okudu
Şahsiyet Meselesi:))
Hiçbiri insanı insan yapan şeyin şahsiyet olduğunu, bütün ilimlerin, bütün tecrübelerin yalnız bunu temine yaradığını anlamamıştır. (…) Bir insanın, bilgisi, düşünceleri, mantığı, ahlakı, hülasa her şeyiyle bir kül** olduğunu henüz anlayan yok. Bu muhtelif taraflar bir insanda ne kadar ayrı çehre gösterirse göstersin, bir noktada birleşir ve bir ahenk vücuda getirirler. O nokta da şahsiyet dediğimiz şeydir.
Sayfa 247 - Yapı Kredi Yayınları 70. Baskı **bütünKitabı okudu
Artık ne üstlenmek, ne görev yüklenmek, ne benimsemek, ne de tepki göstermek…Bu tutum ölüm karşısında yiğitlik değildir hep, en korkulur durumda yaşamın korunması olarak bu yazgıcılığın güçlü sağduyusu sindirimsel işlemin yozlaşmasından, yavaşlamasından dolayıdır, daha doğrusu bir türlü kış uykusu isteğidir. Bu anlayışla birkaç adım ilerleyince bir gömütün içinde haftalarca uyuyan Hint fakirine ulaşırız…Tepki göstermek tükenmeye yol açtığından hiç tepki göstermemeli artık: olayın mantığı böyle. İnsanı hınç duyguları gibi hızlı tüketen başka bir şey yoktur. Kızgınlık, sayrısal güceniklik, öç alma güçsüzlüğü, öç alma isteği, susuzluğu, her türlü ağu kusma – tüm bunlar bitkin bir insan için en kötü tepki türleridir: sinirsel gücün hızla tükenişi, zararlı salgıları sözgelişi midede safranın sayrısal kabarması bununla bağlantılıdır. Hınç, bir sayrı için, yasaktır- k ö t ü c ü l olandır: üstelik en doğal eğilimdir. – Bu gerçeği o derin fizyolog Buda kavramıştı. Birtakım acınası yaptırımlarla karışmış olan Hıristiyanlıktan ayırmak için, s a ğ l ı k k o r u m a diye nitelenen onun “dini”nin etkisi hıncın yenilgisine dayanmaktadır: ruhu h ı n ç t a n kurtarmak.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.