Alacakaranlıktaki Ülke
aslında bir başka gizli metaformuş. Türkiye'yi anlahyordu o
kitabında, ölümü, dostlarının ölümlerini (nitekim genç yaşta
sahibi olduğu Behçet Necatigil Ödülü'nün töreni esnasında
orada bulunan Edip Cansever ona, "Evlat ne çok bahsetmiş-
sin, daha gençsin oysa, kimden öğrendin ölümü ... " diyecekti),
tema olarak bu doğrudur, ama Ahmet sesleneceği yer olarak
ülkesinin en karanlık yerini seçmişti, Aime Cesaire'nin bir im-
gesinde olduğu gibi hüzün ahtapotuyla boğuşarak o kovuğa
yerleşmişti. Orada da başka bir tema vardı, bilinçaltından ge-
len, "karanlık parıltı" dan görüngüsüyle hiçliğin çekimi: Ahmet Erhan'ın yalnızlığı
Bir şiirinde dediği gibi "oldu ne olduysa" ... ve yalnızlık
arınmaya götürüyor, arınma ise tekrardan yalnızlığı arhnyor-
du. Şu dizeleri okuyalım:
"Her şey, beni saran bu dünyada bir yangının çıkmasıyla
başladı.
Kaçıracak bir şeylerim olup olmadığını düşündüm.
Kitapların çoğunu okumuştum. Ve ellerim
bütün şiirleri bir çırpıda yakmaya hazırdı.
Yaktım mı onları bilmem, yoksa yakmış gibi mi oldum?
Oldu ne olduysa."