İşin aslı, kapağı nedeniyle bir süre ciddi bulamadığım, okumayı ertelediğim bu eser Abdulhamid Han'ın hayatı ve hatıratına yönelik eserlere referans olabilmiş, birinci ağızdan - kızından - sabık hakanın bilinmeyenlerini ve yanlış bilinenlerini, şehzadeliği, saltanatı ve vefatı süresince olan olayları açıkça ortaya koymuş. Kitabın ikinci yarısı - 31 Mart vakası, ha'l ediliş, Selanik faslı, Alatini Köşkü, geriye dönüş / Beylerbeyi sarayı, hanedanın dağılışı ve acıklı son buluşu - ziyadesiyle nazarı dikkatimi celbetti. Kitap bitti derken, son başlıkta, Cemil Paşa'nın hatıratındaki Sultan Abdulhamid'e yönelik ağır, yanlış ithamlarına nazaran, yazar Ayşe Osmanoğlu, aleyhte kanıtlarla şaşkınlığını ifade etmiş. Daha önce Zülfü Livaneli'nin Kaplanın Sırtında eserini okudum, oldukça keyif aldım. Ancak o eser hem sadece Abdulhamid Han'ın gözünden ve yoğunlukla Selanik sürgününe yönelik, hem de safi olarak tarihi bir eserden ziyade edebi bir roman mahiyetindedir. Her ikisini de tavsiye ederim.