+ Soğuk nedir?
- Hiiiçç... Soğuk diye bir şey yoktur... Soğuk sadece sıcağın yokluğudur. Bu yüzden uzun kış gecelerinde eksi derecelerle ölçülür. Soğuk yalnızca sıcaklığın eksikliğidir.
+ Karanlık var mıdır?
- Hayır, karanlık diye bir şey yoktur. Karanlık aslında ışığın yokluğudur. Sadece aydınlık tükendiğinde karanlık çöker. Her şey kendi kaynağının iki ayrı yüzüdür; var olan ve olmayan...
+ Yalnızlık nedir?
- Yalnızlık diye bir şey yoktur. Yalnızlık, senin yokluğundur!
... Hem neden ben yedinci dereceden bir memurum?
Belki daha yüksek bir adamım da bundan haberim yok... Bir kont, bir general veya bir kralım'da... Kendi kendimi tanımıyorum... Tarihte buna benzer örnekler çok... Belki gerçek adım "aksenti akakiyeviç" değil de daha soylu bir isimdir... Gerçek makamım ve gerçek ismim ortaya çıksa; sırtımda general üniforması, omzumda pırıl pırıl sırmalı apoletler, göğsümde çapraz kılıç madalyası ile bizim yosmaya görünsem ne yapar acaba?
... Taht nasıl devrilmiş? Yaşlı bir senatörü tahta oturtmak isteyenler varmış... Kral kayıpmış... Bu mümkün değil! Taht kralın hakkıdır. Yaşlı bir senatörün önünde kim eğilir? Kral nasıl kaybolur? Taht kralsız, devlet başsız olur mu ? Kral vardır! Arasınlar, bulsunlar!... Fransa, İngiltere veya Almanya... Ne bileyim, bir yerlere gitmiştir... #273
Köpek kısmının insanoğlundan daha akıllı olduğundan hep huylanmışımdır; dahası bunların konuşabildiklerinden de eminin ben,konuşmamalarının tek nedeni inatçılıklarıdır. Sonra müthiş siyasidirler; insanoğlunun her kımıltısını,her adımını sezerler her şeyi bilirler...
Benim gözümde bilmediğini açıkça söyleyen insan, bilmediğini biliyormuş gibi görünen ve her şeyi ağzına yüzüne bulaştıran ikiyüzlüden daha değerlidir...
Aslına bakılacak olursa, ahlaksal çökmüşlüğün kokuşmuş soluğunun sindiği güzellik karşısında duyulan acıma duygusu bu türden duyguları en güçlüsüdür. Ahlaksızlık kendi başına da çirkindir, iticidir; ama olanca tertemizliğiyle düşlerimize süzülen güzelliğe bulaşınca büsbütün itici olur.
Sonra harika bir şiiri defterime yazdım: “Bir saat uzak kalsam canımdan, sanki bir yıl gibi gelir, nefret ederek kendi hayatımdan, böyle yaşamak mümkün mü?”
Sizlere bir önerim var. Bugün çok kıymetli bir anım oldu. Gogol'un Bir Delinin Hatıra Defteri kitabını okudum ve bu akşam da Erdal Beşikçioğlu'ndan bu oyunun sahne yorumunu izledim. Şimdi kitap tüm akışı içinde o üslupla akıyor. Okuduğunuz eserin varsa sahne yorumunu mutlaka izlemelisiniz, büyük bir deneyim olacaktır...