Aytmatov'un kaleminden okuduğum ilk eser
Cemile, yazardan okuduğum ilk eser, fakat son eser olmayacak.
Cemile, aşk ve tabiatın çocuk dikkat ve masumiyetiyle sunulduğu şahâne bir duygu tablosudur.
Kesinlikle diline alışamam ön yargısı ile uzunca yıllar okumayı ertelediğim bir yazardı Aytmatov.
Fakat ne kadar da yanıldım öyle.
Dili bir efsane.
O kadar akıcı, o kadar muazzam ki!
Bunca zamandır okumamanın acısını çıkarma vakti geldi sanırım.
Belki eserin güzelliğini anlatmaya kalemim yetmeyecek ama Louis Aragon'un sözleri size yetecektir diye umuyorum:
"İşte şimdi burada, Villon'un, Hugo'nun, Baudelaire'nin Paris'inde, kralların ve devrimlerin Paris'inde, ressamların yüzyıllık Paris'i olmakla övünen her taşı ya bir tarihi, ya bir efsaneyi hatırlatan şu Paris'te Werther, Bérénice, Antoine ve Kleopatra, Manon Lescaut, Education Sentimentale, Dominique, hepsi birdenbire gözümden düşüverdi. Çünkü ben Cemile'yi okudum. Roméo Juliette, Paolo ve Francesca, Hernani ve Dona Sol, artık bunların hiçbiri gözümde değil, çünkü ben ikinci dünya savaşının üçüncü yılı yazında, 1943 yılının o Ağustos gecesinde Kurkureu vadisinde bir yerde Zahire arabaları ile giden Danyar ve Cemile'ye, bunların hikâyesini anlatan küçük Seyit'e rastladım."