Aragon; bu öyküye yazdığı önsözde Cemile hikayesi için “dünyanın en güzel aşk hikayesi” ifadesini kullanır. Zaten Cemile’nin anlamı da güzel kadın olmak değil miydi!
Nasıl güzel tasvirlemişti Aytmatov! Nasıl da okuyucuyu bozkırın ortasına bırakıvermişti. Bir de karakterler var ki sanki içimizden biri ama hepsi de nev-i şahsına münhasır. Cemile’nin askerdeki kocasını bekleyişi, kocasının ona mektubunun en sonunda küçük bir satırdaki selamı, kendi halinde bir kayınpeder ve kayınvalideLER.. Bir de askerden dönmüş, görünmez olmuş, kendi halinde, Cemile’nin yanık sesine vurulduğu Danyar, ve içten içe Cemile’yi kıskanan kocasının üvey kardeşi Seyit. Biz hikayeyi Seyit’ten dinliyoruz. Ondan mıdır bilmem Cemile Danyar ile kaçarken, bir yanımız abime bu yapılır mı diyor bir yanımız kaç Cemile, o resimde ne güzeldiniz diyor.
Pastoral bir aşk öyküsü okuyoruz Aytmatov’dan; “Git Cemile git! Hiç pişman olma, sen mutluluğunu en sarp yollarda yürüyerek buldun!’...”