Hasan Sabbah, Alamut, Batınilik deyince aklınıza ne geliyor? Kitabı bitirip kapağını kapatınca hiç şüphesiz bu olgular üzerine derin düşüncelere dalmamak, ürpermemek ve etkilenmemek mümkün değil. Zira her ne kadar doğru amaçlar için kullanılmasa da inkâr edilemeyecek derecede üstün bir zekâya sahip, sebatkâr, gözüpek, zalim ve marjinal bir karakter Hasan Sabbah. Amin Maalouf'un Semerkand isimli eserinde Ömer Hayyam'ın gölgesinde kalan Sabbah'ı, Viladimir Bartol okuyucuya bütün çıplaklığıyla anlatmayı başarmış. Batınilik olgusunun aşina olduğumuz tutarsız düşünceleri, Sabbah'ın hayat felsefesi, fedailerle olan irtibatı, Selçuklulara özellikle de Nizamülmülk'e duyduğu derin nefreti hakkında daha önce herhangi bir bilgiye sahip olmayan insan dahi bu kitabı okuyunca kafasında pek çok şeyi şekillendirebilir. Her ne kadar bilgilerin çoğu rivayete dayansa da, var olan kaynakların verdiği bilgiler kitapta anlatılanlardan çok da farklı değildir. Kurguyu oluşturmak adına doldurulan boşluklarda da orjinal bilgiye sâdık kalındığı aşina. Bunun yanı sıra her ne kadar Sabbah, Hayyam ve Nizamülmülk'ün arkadaş oldukları, aynı ders halkasında yer aldıkları söylense de kaynaklar bunun bir rivayet olduğunu doğrulamaktadır. Zira Sabbah ve Nizamülmülk'ün doğum tarihlerinin farklı olması bu iddiayı çürütmektedir. Kitaba baktığım zaman Sabbah ve Batınilik olgusuna dair kaynaklarda yer alan bilgiler dışında herhangi bir bilgiye rastlamadım. Sadece bu bilgilerin ayrıntılandırılmış
olması ve sağlam bir kurguyla okuyucuya sunulması beni etkiledi açıkçası. Hatta kitaplığımın nadide köşesinde yer edindi bile. Okursanız seveceksiniz, inanın. :)