"Giderek, kâtiple yaşadığım sorunların dünya kurulalı beri bana yazgılı olduklarına ikna oldum, Bartleby de, bilmediğim ve benim gibi basit bir ölümlünün anlayamayacağı bir amaçla, takdiri ilahi tarafından bana gönderilmişti."
"Ne yapacağım şimdi, diye düşündüm, ceketimin düğmelerini iliklerken. Ne yapacağım? Ne yapmalıyım? Vicdanım ne söylüyor, bu adama, daha doğrusu bu hayalete ne yapacağıma dair? Ondan kurtulmalıyım; gitmeli. Ama nasıl? Onu sokağa atmayacaksın, o zavallı, solgun benizli, sakin faniyi – bu kadar çaresiz bir yaratığı kapı dışarı etmeyeceksin. Böyle bir gaddarlık yaparak kendi onuruna leke sürmeyeceksin. Yo, bunu yapmayacağım, böyle bir şey yapamam. Bunu yapmaktansa burada yaşayıp burada ölmesini yeğlerim, sonra da kemiklerini duvara gömerim. O zaman ne yapacağım peki? Tatlı tatlı konuşarak ikna etmeye çalışsan da yerinden kımıldamıyor. Rüşvet versen senin masanda, senin kâğıt ağırlığının altında bırakıyor; kısacası, senin yanından ayrılmamayı tercih ettiği besbelli."
Evet, bu alıntılarımdan, tuhaf bir memura (hukuk yazışmalarının yapıldığı büroda) büro sahibinin gelgitli ama merhametinin ağır bastığı duygusal tepkiler gösterme durumu, duyarlılığı (duygulanımı) anlaşılsın. Çevirinin bu kadar akıcı ve sağlamlığı takdire şayan doğrusu.