Dışarıda,dünya uğulduyor ya da uyukluyor,savaşlar patlak veriyor,insanlar yaşayıp ölüyor,uluslar yok oluyor,bir süre sonra batacak başka uluslar doğuyor. Bütün bu gürültü ve öfke içinde,bu taşkınlar ve bu çatlamalar içinde,dünya yol alıyor,tutuşuyor,parçalanıyor ve yeniden doğuyor ; insan yaşamı ise çırpınıp duruyor. O halde , bir fincan çay içelim.
Çiftlik avlusundaki ıhlamur ağacı, eski tahıl ambarının ardındaki meşe, artık yok olmuş büyük karaağaçlar, rüzgârlı bayırlar boyunca rüzgârın eğdiği çamlar vs. Ağaçları sevme yeteneğinde çok fazla insanlık vardır. İlk büyülenmelerimize duyduğumuz özlem vardır. Doğanın bağrında kendini bulunca anlamsız hissetmenin büyük gücü vardır...
Kaygılı olduğumda sığınağa girerim. Yolculuk etmeye hiç ihtiyaç duymam. Edebi belleğimin kürelerine gitmem yeter. Edebiyattan daha soylu bir vakit geçirme,daha oyalayıcı eşlik,daha nefis bir trans var mıdır ? (Sayfa 108)
Kirpinin Zarafeti ni okurken amfide blok derse girmişim gibi sıkıldım ya; bi uğultuyla beraber ‘ben bissürü şey okudum/biliyorum egosu pompalayan hoca mırmır konuşuyo sanki. beğenen bana neyi beğendiğini azıcık yazabilir mi? Ben bu kızı doğumgünü gelmeden öldürcem yoksa😡