Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Konularına Göre Açıklamalı - 6 Cilt

Mesnevi Tercümesi

Mevlana Celaleddin-i Rumi

Mesnevi Tercümesi Hakkında

Mesnevi Tercümesi konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

"Mesnevî, hakîkate ulaşmak ve Allah'ın sırlarına âgâh olmak isteyenler için bir yoldur. Mesnevî, temizlenmiş kişiler için gönüllere şifâdır. Hüzünleri giderir. Kur'ân'ı açıkça anlamaya yardım eder. Huyları güzelleştirir. diye buyrulmaktadır. Mevlâna, eserini etkili kılmak, fikirlerini, duygularını daha güzel açıklamak için bazı garip, müstesnâ hikâyeleri örnek olarak vermekte, irfân sahibi kişileri âdetâ büyüleyen güzel beyitlerini, bu hikâyeler arasına sıkıştırmaktadır. Birbiri içine giren bu nâdir hikâyeler arasında gizlenmiş bulunan Mesnevî cevherlerini, bu ilâhî hikmetleri bulup çıkarmak için çok dikkatle uğraşmak, emek sarf etmek ve çok sabırlı olmak gerekmektedir. Bu emeği hakkıyla sarf edenlerin başında doksan altı yıllık ömrünü Mesnevî'ye adayan, son icazetli mesnevîhan, rahmetli Şefik Can gelir. Bu eser onun Mesnevî hakkındaki çalışmalarının hasılasıdır. Mesnevî'yi dil ve mânâ tartışmalarından kurtarır. Mânâ denizinin derinlerine dalar, inciler derler; aşk bahçesinin en güzel çiçekleri arasında dolaşır, güller derer. Ondan erbabının anlayabileceği bir Hazret-i Mevlana kokusu, Mevlevilik şuası yayılır.Mesnevî'nin orijinali altı cilttir. Bu altı cilt yayınevimiz tarafından hiçbir eksiltme yapılmadan üç ciltte toplanmıştır. "Konularına Göre Açıklamalı Mesnevî Tercümesi, yazı karakteri ve kâğıt seçimi, sayfa düzenlemesi ve kapak tasarımı gibi hiçbir ayrıntı ihmal edilmeden Mesnevî'ye yakışan bir zarafet ve titizlikle hazırlanmıştır. Baskı kalitesi ve tasarım özellikleri bakımından benzerlerinin çok üzerindedir.Eserin asıl üstün yanı muhtevasıdır. Şefik Can, Mevlâna ve Mesnevîsi hakkında farklı dillerde yazılan kayda değer tüm kitapları okuduktan, Mesnevî tercümelerini yıllar süren bir dikkatle taradıktan sonra bu eseri kaleme almıştır. Beyitler, anlam kaybı oluşmamasına özen gösterilerek, en doğru şekilde ve güzel bir Türkçeyle ifade edilir. Eserde geçen kıssaların kaynakları belirtilir, ima edilen ve açıklanan konuların Kur'an-ı Kerim'deki ve diğer büyük kitaplardaki yeri gösterilir. Dipnotlarında yapılan açıklamalar sebebiyle aynı zamanda bir şerhtir. Bilgi hazinelerinin kapılarını aralayarak girilen odalar, o bilgileri olguya dönüştürmüş bir sarrafın ince işlemeleriyle donanmıştır.Yayınlanmasından itibaren tasavvuf kitaplarının baş sırasına yerleşmiş, ilgili ve bilgili herkesin övgüsünü kazanmış, kısa zamanda geniş bir atıf çerçevesi oluşturarak Mesnevî'ye yönelen teveccühün bânisi olmuştur. Mesnevî'nin yeniden gündeme gelmesi ve sevilmeye başlaması biraz da yazar ve eseri sayesindedir.Bu kitap, gönül ehli olanlara, Allah yolunda yürüyenlere, manevi ve rûhanî hayatı yaşayanlara, susup herşeye dikkat eden nûr ehline, bedende yaşadıkları halde, rûhen namevcud olanlara, yırtık pırtık elbiseler içinde padişahların ta kendisi olanlara, fazilet ve hidayet nûrları ile dolu olanlara ve halk arasında adsız, sansız dolaşan gerçek asilzadeler için Allah'ın bir lütfudur. Bu kitap dünya nimetlerini terk edip, Allah`ı bilmeye, onunla yaşamaya, onunla manen birlik olmaya çalışan, nefsanî arzularını öldürerek, manevî murakabe hayatına kendini veren kişilere hitap eder.
Çevirmen:
Şefik Can
Şefik Can
Tasarımcı:
Zafer Yılmaz
Zafer Yılmaz
Tahmini Okuma Süresi: 57 sa. 11 dk.Sayfa Sayısı: 2018Basım Tarihi: Şubat 2021İlk Yayın Tarihi: 2015Yayınevi: Ötüken Neşriyat
ISBN: 9786051553566Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 54.5
Erkek% 45.5
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i RumiYazar · 122 kitap
Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında 'Bilginlerin Sultânı' ünvanını almış olan Hüseyin Hatibi oğlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur. Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'I-Ulemâ 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'den ayrıldı. Sultânü'I-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf Feridüddin Attar ile de karşılaştılar. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Feridüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır. Sultânü'I Ulemâ Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kufe yolu ile Kâ'be'ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldiler. Karaman'da Subaşı Emir Musâ'nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler. 1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'/-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldılar. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlı iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi. Bu yıllarda Anadolu'nun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti'nin egemenliği altında idi. Konya'da bu devletin baş şehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alâeddin Keykubâd idi. Alâeddin Keykubâd Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi. Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan Alâeddin kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler. Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak, Selçuklu Sarayının Gül Bahçesi seçildi. Halen müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'ndaki bugünkü yerine defnolundu. Sultânü'I-Ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Vaazları kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu. Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizi ile karşılaştı. Mevlâna Şems'de 'mutlak kemâlin varlığını' cemalinde de 'Tanrı nurlarını' görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizi'nin yerini doldurmaya çalıştılar.