Rilke; Tanrı yı ya da tanrıları, anlatımında cisimleştiriyor. Hz. Meryem’e müjde, Hz. İsa’nın çarmıhtaki duyguları, Hz. Musa nın ölümü, Hz.Muhammed in okuyabilmek için yakarması diye şiirleri mevcut. O, “Ağıtların meleği İslam'ın meleklerine daha yakındır” derken Cebrail in Hz. Muhammed e ilk kez görünmesini kast ediyor, diye düşünülmekte. Şairin Müslümanlarla tanışıp onlardan arapça öğrendiğine dair bir rivayet de mevcut. Ayrıca ölüm; onun için bir dokunulmazlıktır, bir kadının bakireliğini tekrar kazanması gibi.
Şiirlerinde aşkın tınıları, tutkularıyla birlikte, insanın yüreğine dokunuyor ve değişik bir tecrübe oluşturuyor. Bence muazzam. Sadakat yoksunu diye atfedilen Salome, Rilke de bu nedenle kendini buldu herhalde.
Eserin devamında onun içine çekildiği yer olan Duino Şatosunda yazmış olduğu ağıtlar halinde şiirleri mevcut. Ağıtlarında Tanrı, melekler, yaşadıkları var; o bunalmışlığı içinde karmaşıklığı sıralıyor, döküyor, döküyor, sanki. “Melek, çağırsam bile gelmezsin!” diyor.