Victor Hugo’nun askeri darbeyle sürgüne gönderildiği yıllarda kaleme aldığı bu baş yapıt; toplumsal adaletsizliğe karşı bir duruş, bir başkaldırı adeta!
Jean Valjean küçük yaşta anne ve babasını kaybetmişti. Kız kardeşinin kocası öldüğünde ise kardeşine ve yeğenlerine bakmak görevi ona düşmüştü, henüz yirmi yaşındaydı. Bir gün, yaşadıkları sefalet onu ekmek çalmak zorunda bıraktı. Jean Valjean suçlu bulundu ve kürek cezasına çarptırıldı. Hapishaneden çıktığında ondokuz yıl geçmişti. Ondokuz yılın ardından onu unutan bu adaletsiz dünyaya nasıl ayak uyduracağını okuyacağınızı sanarken, onun kendi adaletini nasıl yaratacağını içiniz ısınarak okuyacaksınız.
Victor Hugo’nun kaleminde öyle bir sihir var ki; aşkı da, savaşı da aynı naiflikte anlatmış. Bunun gibi daha bir çok tezatlık hikayenin kurgusunda yerini bulmuş. Karakterlerine yoksulluk ve zenginlik, onursuzluk ve cömertlik, gaddarlık ve yardımseverlik niteliklerini vererek bu tezatlıkları çarpıştırmış.
Dostoyevski’nin, Suç ve Ceza’yı yazarken açıkça bu romandan etkilendiğini söyleyen eleştirmenler var. Kesinlikle katıldığımı söyleyebilirim. Fakat Sefiller insanın içinde bir burukluk bıraksa da, mutlu sonla biten bir hikaye.
Sevgiler,
Ezgi