Christopher John Francis Boone, 15 yaşında otizmli bir genç. Hayvanları çok seviyor ve komşularının köpeği Wellington'ın bir tırmıkla öldürülmüş olduğunu görüp katili bulmak istemesiyle başlıyor kitap. Bölüm numaraları 1,2,3 diye sıralanmamış, asal sayılardan oluşuyor 2,3,5,7.. gibi.
Christopher, Dünya üzerindeki tüm ülke ve başkentlerini ve 7507'ye kadar tüm asal sayıları biliyor. Matematik ve fizik en iyi olduğu dersler. Bilimsel konular ilgisini çekiyor, belgeseller izliyor ve astronot olmak istiyor. Ancak insanları anlamakta zorluk çekiyor. Konuşurken metafor kullanmaları, yüzdeki mimikler ve jestler O'nun kafasını karıştırıyor. Birinin kaşını kaldırmasının o an ne demek olduğunu çözemiyor. Ya da biri kafayı mı yedin derken ne demek istiyor bilemiyor.
Genç dedektifimiz otizmin tipik özelliklerini taşıyor; dokunulmaktan hoşlanmıyor, biri dokunduğunda, sinirlendiğinde ya da üzgünken çığlık atıyor ve iniltiler çıkartarak kendini sakinleştiriyor. Kalabalıktan yabancılarla konuşmaktan nefret ediyor. Düzeni seviyor, eşyaların yerinin değişmesi onu sinirlendiriyor. Tabağında farklı yemekler birbirine değdiyse asla yemiyor...
Yer yer kendi yeğenimden de izler bulduğum bu kitabın; otizmi anlamak adına okunması gerektiğini düşünüyorum. Otizm artık her 68 çocuktan bir tanesinde görülüyor. Farklılıklarına nefretle ya da acıyarak bakılmadan, dışlanmadan, alay edilmeden, sevgiyle büyümek herkes gibi onların da hakkı. Gün içerisinde anlamaya çalıştıkları onca şey varken, üstüne empati yoksunu insanların zorbalıklarına maruz kalmamalılar.