Memleketinden gönderilen, sürülen yüzbaşı emeklisi Hilmi Bey'in hikayesi. Hilmi Bey, "vücudundan fazla, ruhundaki kesiklikten şikayetçi. Yalnız etrafındaki manzaraları, insanları değil, kendini de kendine yabancı buluyor." Bu roman insan ve memleket tasvirleri fazlasıyla yüksek bir roman. içerisinde sürgün hayatının bütün elemleri bulunuyor. Gurbet, memleket hasreti, ümitsizlik, kaygı. Aslında roman değil bir ızdırap hikayesi. Romanın sonunda insanın kalbini derinden üzen bi elem bırakmakta. Bence okunmalı, süslü dili, güzel memleket tasvirleri ve okuyucuya geçiren duyguları bu romanı sürükleyici hale getiriyor. Romanın içerisinde "Dünya, umut dünyasıdır." diyor, kahramanı da son reddeye kadar umut ediyor, ama onun dünyası umut dünyası değil. Hiç istemediği bir sonla bitiyor.