naz

Sanki kocaman devasa biri, mesela Koca Tanrı, dev elinde kokmuş, pis bir portakalı döndürüyor, döndürüyor, döndürüyor.
Reklam
Yetişkinlerin savaştığı, bombalar attığı, birbirini kesip doğradığı, acımasızlığın kol gezdiği bir dünyada gençlerin yurtsever, dine bağlı, uslu, terbiyeli olmaları söz konusu değildir.
'Dünyaya neden pis diyorsun?' diye sordum. 'Pis ya! Senin gibi serseriler benim gibi zavallı yaşlıları ezecek ve hiçbir yasa beni senden koruyamayacak... Pis... Leş gibi...'

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Fakat içinde bulunduğumuz kendini gerçekleştirme çağında, insanın hayatındaki birinci tercihten başkasıyla yetinmesi iradesizlik olarak görülüyor, ayıplanıyordu. Kaderin sandığın şeye boyun eğmek, onurlu bir hareket olmaktan çıkıp korkaklığa dönmüştü bir yerlerde. Mutluluğa ulaşma baskısı bazen zulüm şeklini alıyordu, mutluluk herkesin ulaşabileceği ve ulaşması gereken bir şeymiş de, bu uğurda verilecek en küçük bir taviz dahi bireyin kendi kabahatiymiş gibi.
İnsan vazgeçmesi gerektiğini ne zaman idrak ediyordu?.. Hedeflerinin peşinden gitmek, cesaretten aymazlığa ne zaman dönüşüyordu? Ne zaman duracağını nasıl biliyordun?
Reklam
'Keşke hiç olmasaydın şu dünyada, keşke sana hiç rastlamasaydım, keşke canlı bir varlık olacak yerde esinli bir ressamın yarattığı bir tablo olsaydın. O zaman resminin önünden hiç ayrılmaz, sonsuzcasına sana bakardım... öper, öperdim seni. Sonsuz güzel bir düş gibi seni yaşar, seni solur ve... mutlu olurdum. Başkaca hiçbir isteğim olmazdı hayattan. Uyurken, uyanıkken koruyucu meleğim olarak seni çağırırdım. Tanrısal, kutsal bir resim yapacağım zaman yine seni çağırırdım. Oysa şimdi... Ah ne korkunç bir hayat bu! Yaşıyor olmanın ne yararı var? Bir delinin yaşamının, ailesi ve bir zamanlar kendisini sevmiş dostları için hoş bir yanı var mıdır? Tanrım bu nasıl hayat böyle! Düşlerle gerçeklik hep çatışma içinde!'
'İnsan,' diye yazmıştı Thoreau Walden'da, 'hayallerine doğru güvenle yürüdüğü ve hayalindeki hayatı yaşamak için çaba gösterdiği takdirde gündelik hayatın akışı içinde aklına dahi gelmeyecek bir başarıya ulaşacaktır.' Aynı zamanda bu başarının yalnız kalmanın bir ürünü olduğunu gözlemlemişti. 'Kendime yalnızlıktan daha iyi bir dost bulamadım.'
Sayfa 124Kitabı okudu
"Ben sadece, onu veya bir başkasını yargılamadan önce, bilmemiz gereken bazı şeyler olduğunu düşünüyorum. Sonuçlara varmadan önce, o kişinin hikâyesini bilmemiz gerekiyor..."
Hiç kimse gerçekten büyümüyordu. Hiç kimse hayatın bütün sırlarını çözemiyordu. Sadece yaşlanıp daha usta yalancılara dönüşüyorlardı.
O âna kadar iyileşeceğini ve her şeyin bir nedeni olduğunu defalarca duyduğundan emindim. Böyle cümlelerin hiçbir anlamı yoktu. Bu sözlere onları söyleyen insanlar bile yürekten inanmıyordu. İnanmak istiyorlardı ama dünyada çok fazla zalim vardı ve kahramanların sayısı, insanların umut denen saçmalığa inanmalarını sağlamak için yeterli gelmiyordu.
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
Çocukların gece çığlık çığlığa uyanmalarının sebebi bir gün büyümek ve takım elbise giyen sıkıcı adamlara dönüşmek zorunda kalacak olmalarıydı.
Yaşamak denilen şey çok tuhaf, diye düşünür gülmesi biterken. Bazı olaylar geçtikten sonra bile, onca korkunç şeye maruz kaldıktan sonra bile, insan yiyor, içiyor, tuvalet ihtiyacını görüyor, yıkanıyor ve yaşamaya devam ediyor. Hatta kimi zaman kahkahalarla gülüyor.
Sayfa 144Kitabı okudu
Yanlışlıklar nereden başladı acaba? Böyle anlarda bazen kendi kendine soruyor. Ne zaman başladı tüm bunlar? Hayır, hayır, ne zaman her şey yıkılmaya başladı?
Sayfa 117Kitabı okudu
“Tehlikeli zamanlarda, harekete geçmemekten daha büyük bir günah yoktur.”
“Ama dediğim gibi bütün acılar korkaktır, yaşama karşı duyulan aşırı arzu karşısında acı geriler; çünkü yaşama arzusu, düşüncelerimizde var olan ölüm arzusundan çok daha güçlü şekilde bedenimizin her zerresinde mevcuttur.”
“‘Evren’in Ruhu, bir düşü gerçekleştirmeden önce yol boyunca öğrenilen her şeye değer biçer. Bize karşı kötü duygular beslediği için böyle davranmaz. Düşümüzü gerçekleştirmemizin yanı sıra, ona doğru ilerlerken aldığımız dersleri de iyice öğrenmemizi ister. Ama insanların çoğunluğu, işte bu anda vazgeçerler. Çölün dilinde biz bu durumu şöyle tanımlarız: vahanın palmiyeleri ufukta görünmüşken susuzluktan ölmek.’”
Sayfa 155Kitabı okudu
Reklam
“Yaşıyorum,” dedi delikanlıya, aysız ve kamp ateşsiz bir gece, hurma yerken. “Ve bir şey yerken yemekten başka bir şey düşünmem. Yürüdüğüm zaman da yürüyeceğim, hepsi bu. Savaşmak zorunda kalırsam, ölüm şu gün ya da bugün gelmiş vız gelir tırıs gider. Çünkü ben ne geçmişte ne de gelecekte yaşıyorum. Benim yalnızca şimdim var ve beni sadece o ilgilendirir. Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirsen mutlu bir insan olursun. Çölde hayat olduğunu, gökyüzünde yıldızlar olduğunu ve insan hayatının özünde bulunduğu için kabile muhariplerinin savaştıklarını anlayacaksın. O zaman hayat bir bayram, bir şenlik olacak; çünkü hayat, yaşamakta olduğumuz andan ibarettir ve sadece budur.”
Sayfa 106Kitabı okudu
“dünyadaki kötülük neredeyse her zaman cehaletten kaynaklanır ve eğer aydınlatılmamışsa, iyi niyet de kötülük kadar zarar verebilir. insanlar kötü olmak yerine daha çok iyidir ve gerçekte sorun bu değildir. ancak insanlar bir şeyin farkında değillerdir, şu erdem ya da kusur denilen şeyin; en umut kırıcı kusur, her şeyi bildiğini sanan ve böylece kendine öldürme hakkı tanıyan cehalettir. katilin ruhu kötüdür ve insan her tür sağduyudan yoksunsa güzel aşk ve gerçek iyilik diye bir şey olamaz.”
Sayfa 135Kitabı okudu
“bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.”
“Kuşlar tutsak yaşayamazlarmış. Ya çocuklar, İnci? Onlar tutsak yaşayabilirler mi?”
“Ama ya yanlış türde bir sevgiye düşerseniz? Ya kazara o kişiye âşık olmak dünyanın en iğrenç şeyi olduğu için hayatta kimselere bahsedemeyeceğiniz türde bir sevgiye düşerseniz? Ölesiye derine gömmek zorunda olduğunuz için neredeyse kalbinizi bir kara deliğe dönüştüren bir sevgiye? Daha derine ittiğiniz ama ne kadar çabalasanız da, boğulup gitmesi için umut etseniz de bir türlü başınızdan gitmeyen bir sevdaya? Yok olup gideceğine, daha da büyüyen, zamanla kocaman olup bütün varlığınızı kaplayan ve sonunda sizin ta kendiniz olan, size dönüşen. Gördüğünüz ya da düşündüğünüz her şey sizi o sevmemeniz gereken insana geri götürüyorsa?...”
Sayfa 407Kitabı okudu