Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Halil ŞAHİN

Halil ŞAHİN
@o1deli02
Ya başkasını seversem? İnan o zaman seni hayatım boyunca affetmem! #238320057 #238310155
+1
"İçte tutulan gözyaşları akıtılanlardan daha acıtıcıdır."
Reklam
Biraz da mecburiyetten..
"Çünkü ben, kaybetmekten korktuğum her şeyi özgür bıraktım."
Kimler böyle?
"Kafasında harcadığı zaman, dünyada harcadığı zamandan daha fazlaydı."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hanımefendiler beni linçlemesin lütfen.. ama çok tuhaf varlıklarsınız..
"Irene'de macera merakını uyandıran da hayatının tehlikesiz ve güvenli oluşuydu. Yaşadığı ortamda onu zorlayan hiçbir şey yoktu. Elini nereye atsa pürüzsüzdü, bütün hayatı özenle, şefkatle, sevgiyle ve evcimen bir rahatlıkla sarmalanmıştı"
İnsan ve doğası gerçekten çok enteresan..
"Fakat fırtına veya bunaltıcı sıcak kadar, havanın durgunluğu da insanı rahatsız edebilir, aynı şekilde ılımlı bir mutluluk da talihsizlik kadar kışkırtıcı olabilir ve isteksizlik çeken pek çok kadın için, umutsuzluğun getirdiği sürekli bir doyumsuzluktan daha tekinsizdir. Tokluk da açlıktan daha az kışkırtıcı değildir."
Reklam
Ne mutlu..
"Ne mutlu dünyaya hiç gelmemiş olana."
YKY
Sorun Nasıl Çözülür?
Bir fenalığın ortadan kaldırılabilmesi için çeşidinin, mâhiyetinin ve onu meydana getiren sebeplerin tam olarak bilinmesi gerekir. Zararını yok etmek için ise, gerekli, en doğru ve en tesirli vasıtalara başvurulması lâzımdır.
Sayfa 63 - İZ Yayıncılık / 18. Baskı / Baskı Yılı: 2022Kitabı okudu
SOSYAL YAPI, KANUNLARLA DEĞİŞTİRİLMEZ
İnkılapçılarımızı bu kadar büyük hatalara düşüren şey şudur: Onlar memleketin siyasî vaziyetini istedikleri gibi değiştirmekle, sosyal durumunu da değiştirmeye muvaffak olabileceklerini zannettiler. Sadece bir takım kanun ve nizamların, bir milletin sosyal yapısını istenildiği gibi değiştirebileceği, bütün bir toplumun, hükümetin heves ve arzusuna tabi bulunduğu gibi, safdilce fikirlere kapılmak hatasına düştüler.
Sayfa 63 - İZ Yayıncılık / 18. Baskı / Basım Yılı: 2022Kitabı okudu
Kanunlar ve Hayat Gerçekleri
Mantık veya nazariye bakımından ne kadar mükemmel olurlarsa olsunlar, "hayatın gerçeklerine uymayan kanunlar" zararlı olmaktan kurtulamazlar.
Sayfa 62 - İZ Yayıncılık / 18. Baskı /Basım Yılı: 2022Kitabı okudu
Reklam
ANAYASA SOSYAL YAPIMIZA UYGUN DEĞİLDİR
Osmanlı Kanûn-i Esâsi'si, güya büyük bir hürriyetperverlik eseri olarak, tâ Arabistan çöllerine kadar uzanan Osmanlı ülkelerindeki bütün milletlere, asrımızın en ileri milletlerinin bile çoğunun sahip bulunmadığı siyasî hak ve hürriyetler bahşediyor. Halbuki Osmanlı milletinin çoğunluğunun, tamamen ilkel bir cemiyet hayatı yaşadıkları; halkın hâlen, cismânî veya dinî ve ruhânî bir reisin hüküm ve nüfûzuna körü körüne itaat etmekte olduğu; bu reislerin ise halkın cehâletini kendi he- saplarına kazanç vesilesi yaptıkları ve bundan insafsızca istifade ettikleri kimsenin meçhûlü değildir. Şu hâle göre, böyle bir sosyal seviyede bulunan milletin, bu derece mühim siyasî hak ve hürriyetlere sahip olması, tarihte ilk defa vukubulmaktadır, denebilir. Böyle bir durumun, son derecede gayri tabiî olduğu da âşikârdır. O derecede ki, eğer seçimler tabiî şekilde cereyan etmiş ve seçmenler kendi vekillerini seçmek hususunda serbest bırakılarak, şahsî temayüllerine uymuş bulunsalardı, Osmanlı Meclis-i Meb'ûsânı, ağalar, beyler, şeyhler, papazlar veya bunların temsilcilerinden meydana gelmiş garip bir meclis manzarasını gösterecekti. Böylece en ileri hürriyet nazariye ve kaideleri ile millî hâkimiyet adına olmak üzere, fakat hürriyetperverliğin asla kabul edemeyeceği ve şimdiye kadar görülmemiş bir derebeylik idaresine dönülmüş olacaktı.
Sayfa 60 - İZ Yayıncılık / 18. Baskı / Baskı Yılı: 2022Kitabı okudu
ANLAMADAN TAKLİT!
Bütün felâketlerimizin kaynağı olan şu zararlı kanaat, acaba bize nereden geldi? Fikrimizce bütün bu fenalıkları doğuran: Batı medeniyetini anlamadan taklit edişimizdir. Toplumların gelişmesi kanununa hakkıyla vakıf olmadığımız içindir ki, başka milletlerin kanun, nizam ve anayasalarını iktibâs edecek olursak, bütün işlerimizde ve idaremizde, onlar kadar gelişmeye nâil olacağımıza inanıyoruz. Bu uğursuz inanç yüzünden meydana gelen fenalıkları saymak uzun sürer. Yalnız şunu söylemek yeter ki: Bu inanç, bizim kendi kendimizi ıslâha olan itimadımızı tükettiği gibi, aynı şekilde, başkalarının bize karşı olan itimat ve hürmetini de yok etmektedir. Hiç olmazsa, bu acı ve elîm tecrübelerden, gelecek için bir ibret dersi alsak da, büsbütün iş işten geçmeden, bozukluğu mümkün olduğu kadar tâmir etmek hususunda bize yardımı dokunsa.
Sayfa 60 - İZ Yayıncılık / 18. Baskı / Baskı Yılı: 2022Kitabı okudu
BİZDE DEVLET ADAMI YOK MU?
Bundan elli sene evvel olduğu gibi bugün de, başarısızlığımızın sebebini, dışarıdan örnek alarak yaptığımız bu ıslahatları, lâyıkı ile tatbik edecek devlet adamlarımızın yokluğunda buluyoruz. Bir memleketin, yarım asırlık bir zamandan beri, umúmî durumunu düzeltip, ıslâh edebilecek adamlardan mahrum bulunduğu nazariyesi, bizce inanılacak bir
Sayfa 58 - İZ Yayıncılık / 18. Baskı / Baskı Yılı: 2022Kitabı okudu
DÜŞTÜĞÜMÜZ HATA NEDİR?
Düştüğümüz bu meş'um hatâ ise şudur: Biz, memleketimizin mesut olması için, Avrupa kanunlarını tercüme edip almanın kâfi geleceğini zannettik. Ve bu kanunların bizde kabul ve tatbik olunabilmesi için, onlarda yapılacak birkaç değişikliğin yeteceğini hayal ettik. Meselâ: Adalet sistemimizi ıslâh etmek için Fransız adalet sistemini esas aldık. Halbuki Fransız cemiyeti, bizimkine aslâ benzemeyen, aslı ve menşei, ruh hâli, âdetleri ve gelenekleri, irfânı ve medeniyet seviyesi ile bizden pek farklı olan, ihtiyaçları ise çok ve çeşitli bulunan bir toplumdu. Fransız adalet sistemi mükemmel oluşu ile bizi cezb etti. Bu da, bizce kabul olunması için kâfi görüldü. Halbuki Fransa'ya hiç bir şekilde benzemeyen bizimki gibi bir memleket için, bu sistemin uygun olup olmadığını kimse düşünmedi. Bu tarzda icra ettiğimiz adliye ıslahatının, bunca seneler çalıştıktan sonra mâlum şekilde ve hiç derecesinde neticeler vermesi şaşılacak birşey değildir. Maarifimizi ıslâh etmek için de aynı şekilde hareket ettik. Tabiî elde edilen neticeler daha da zararlı oldu. Gayet kıymetli olan vakitlerimizi ve birkaç nesli kaybettikten sonra, bunca fedakârlıklara mâl olan şeyi de bozmak mecburiyetinde bulunuyoruz. İşin garibi şu ki, bu kadar aksi neticelerden sonra bile tecrübeye ve akl-ı selîme aykırı olan bu metod, yine itibar görmektedir.
Sayfa 57 - İZ Yayıncılık / 18. Baskı / Baskı Yılı: 2022Kitabı okudu
Anı ve Üzüntü
"Anılarıyla yolculuklara çıkar, gerçeğe döndüğü zaman büyük üzüntü duyardı."
Sayfa 92 - YKY / Baskı Yılı: 1993
Aşk, Sevmek, Hoşlanmak
“Benim beklediğim aşk başka!” dedi. “O, bütün mantıkların dışında, tarifi imkânsız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka, istemek, bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka... Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek!"
Sayfa 103
Reklam
Bana müsaade..
"İnsanların en verimli olduğu çağda tükendim. Her anı, ne yapmam gerektiğini düşünerek geçirdiğim için çabuk yoruldum. Bana müsaade."
"Vazgeçiyorum; bütün insanlığın önünde eğilerek özür diliyorum: beni yanlışlıkla çıkardılar sahneye."
İnsan
"İnsan olanın başına akla gelmedik iyilik de gelir, kötülük de...İnsan olanın başına her türlü alçaklık da gelir, yiğitlik de. İnsan, insandan her şeyi beklemeli Ali Ağa"
"Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna."
"Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan, bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu?"
Yalnız onun yanındayken içimi müthiş bir korku, onu kaybetmek korkusu sarardı.
Reklam
"Bir ümidim yok. Bu sondu. Artık hiçbir şeyin değişmesine imkan yok, lüzum da yok."
"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin."
Atatürk ve Hatay Meselesi
Atatürk, Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak'a, 1937'de Hatay'ın şahsi meselesi olduğunu ve muhakkak anavatana katacağını şu şekilde ifade ediyordu: "Hatay benim şahsi meselemdir. Keyfiyyeti Fransız Büyükelçisine tå bidayette (en başlarda) ifade ettim. Dünyanın bu durumunda böyle bir meselenin Türkiye ile Fransa arasında müsellah (silahlı) bir ihtilafa müncer olması (sürüklenmesi) katiyyen vârid değildir. Fakat ben, bunu da hesaba kattım ve kararımı vermiş bulunuyorum. Şayet ufukta bu yolda binde bir ihtimal belirse, Türkiye Cumhuriyeti reisliğinden ve hatta Büyük Millet Meclisi azâlığından da çekileceğim ve bir fert olarak bana iltihak edecek bir kaç arkadaşla beraber Hatay'a gireceğim. Oradakilerle el ele verip mücadeleye devam edeceğim". Bu sözler ve Gazi'nin tutumu şüphesiz Fransa'ya işin ciddiyetini göstermiştir.
Sayfa 563 - Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı / 5. Baskı / Baskı Yılı: 2022Kitabı okuyor