Şiir gibiydi. Gülbahar, çoban Ahmet, Mahmut Han, Sofi, Memo, Kürt beyleri ve Ağrıdağı... hepsi şiir gibiydi.
Efsanenin hikayesinde ise geleneklerine sıkıca bağlı Ahmet ile Gülbahar'ın aşkı anlatılır. Bu aşka tanık olduktan sonra bir çok düşüncem değişti. Ben bugüne kadar sevmek nedir bilmezmişim meğer. Hep iki güzel sözün sevmek olduğuna inanmışım. Oysa sevmek bazen başkaldırı, bazen mertlik, bazen de yanında olmakmış. Hesap kitap işinden çok farklıymış meğer.
Yaşar Kemal'in ustalığından olacak ki eser boyunca Ağrı Dağı'nı yakınımda hissettim. Sanki perdeyi aralayınca onu görecek bana baktığını bilecek ve öfkesini ensemde hissedecektim . Aynı zamanda Ağrı Dağı'nı görmek arzum her sayfada daha çok arttı. Oraya gitmek Kürt beyleri ile Ahmet'i aramak, Gülbahar ile zindanda Sofi'yi dinlemek istedim.
Sonu ile fazlasıyla sarsıldığım bir eserdi.
Okuyun okutturun sevgili okurlar.
Kitapla ve saygı ile kalın :)