Peçorin, ruhsal olarak sakat doğmamıştı kuşkusuz. Tanrı ona keskin bir zekâ, duyarlı bir kalp ve çelik gibi bir irade vermişti. Yararlı coşkulara, insancıl duygulara her zaman açıktı yüreği...
İvan emeklemeyi öğrenir öğrenmez güce âşık olur.
İvan Dolinar 1948 Nisanı’nın ilk günü doğdu. Ailesi İvan’ın tüm hayatının 1 Nisan şakalarıyla geçmesini istemediği için doğum gününü Hırvatistan’ın Nizograd şehrinin nüfus dairesinde, nisanın ikisi olarak kayıtlara geçirdi. Huysuz ve aksi babası bebeğe aklına geliveren ilk ismi koydu; memleketin,
Sakarya'nın ulu dağlarını yeşil gözleriyle delip İzmir'e bakan İzmir kızı. Onun siyah kirpikleri arasında yeşil ateş nasıl söner? Kızıl dudaklarındaki sıcak kan nasıl donar? Ve benim zavallı sakat vücudum bu geçmiş hülyaların kalp kasırgalarının mezarı ve türbesi olmaktan nasıl kalır?
Biz 17 Aralık 1959 dan itibaren yüz doksan beş gün ölüm hücrelerinde kaldık bir arkadaşımız öldü diğerlerinden yarısından fazlası da hasta ve sakat kaldı kimimiz verem kimimiz ülser ve büyük bir bölümümüz de ağır derecede romatizma ve siyatik olduk bir bölümümüz de kalp ve böbrek hastası idi nitekim çıktıktan birkaç sene sonra teker teker genç yaşta yirmi dört arkadaşımızı kaybettik sağ kalanlarımızdan birkaçı hala o hücre hayatının gazileridir…
Sanıyorum ki kafamın içini açtıkları gün kalbime de bakacaklar, kalbimin sırrını da okuyacaklar; sonra bu inançsız insanlar “divane genç” diyecekler. Kafamı, kalbimi altüst edecekler. İçindeki sevgili dünya, içindeki azap ve gözyaşı dünyası silinecek. Sonra benden ne kalacak? İki zavallı kol ve bir güdük
gövde. Belki arkamdaki ateş gömleği de çıkaracaklar, o zaman etrafımdaki gerçeklik yokluk olacak. Canımı korkunç bir kasırgayla tutuşmuş gibi yakan bu kızıl gömlek sırtımdan çıktığı gün, o aziz dünyanın izleri kafamdan silindiği gün, onlar gerçekten ölecek, bana hayal gelen köyün küçük mezarlığı sevgilileri gömülmüş birer toprak mezar olacak, nasıl olur? Dumanlar savrulunca ateşin ortasında yağız atıyla şaha kalkan o genç, güzel kumandan, Sakarya’nın ulu dağlarını yeşil gözleriyle delip İzmir’e bakan İzmir Kızı. Onun siyah kirpikleri arasındaki yeşil ateş nasıl söner? Kızıl dudaklarındaki sıcak kan nasıl donar? Ve benim zavallı sakat bedenim bu geçmiş hülyaların kalp kasırgalarının mezarı ve türbesi olmaktan nasıl kalır?