Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.13
Aile mutluluğu
L.n Tolstoy dan kısacık bir aile öyküsü okudum. Tolstoy her zaman ki gibi işte muhteşem en rahat ve anlaşılır bir şekilde okuduğum Rus klasiklerinden. Klasik okumak pek kolay değildir neyse kendisinin de hayranı olarak genel gözüm de büyüktüğüm yazarın, çok güzel noktalara parmak bastığı bir eser olmuş. Bir evlilik var ve aradaki yaş farklı ile düşünce dünyasın da ki iniş çıkışları işliyor öyle derinden işliyor ki . Arada ki yaş farkı anca bu kadar güzel anlatılabilir.. 19 yaşın da ki bir kızla 36 yaşında ki bir adamın aile olmaları ve yaşadıkları başka bir bakış açısı kazandıracak size eminimokumamışsanız mutlaka okuyun derim.
Alıntı
Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Anna Karenina, Savaş ve Barış, Diriliş’in büyük yazarı, yaşamının son otuz yılında kendini insan, aile, din, devlet, toplum, özgürlük, boyun eğme, başkaldırma, sanat ve estetik konularında kuramsal çalışmalara da verdi. Bu dönemde yazdığı roman ve öykülerinde yıllarca üzerinde düşündüğü insanlık sorunlarını edebi bir kurguyla ele aldı.
1859 yılında ilk kez Russki Vestnik dergisinde yayımlanan Aile Mutluluğu romanında Tolstoy, kişilik farklılıkları yüzünden karşı karşıya gelen ve gururlarından fedakârlık edemedikleri için çatışmalarını konuşarak çözemeyen bir çiftin aşklarından geriye sadece nazik bir dostluk kalmasının öyküsünü anlatır, doğal ve sosyal çevreyi olduğu kadar kişilerin iç dünyalarını da ayrıntılı, duyarlı, çarpıcı bir biçimde tasvir eder.
Tartışmasız Zweig'ın en şiirsel, en yerinde duramadığım, en sanat kokan eseri diyebilirim. Zweig külliyatının 17. eserini de böylelikle bitirmiş oldum. 4-5 eseri hariç hiçbiri okunmaya değmez birbirinin aynısı saçma eserler. Ama diğerleri ve bu Satranç var ki derinden sarıldım. İnceden inceden sarsıldım.
Her hikayede bahsedelen Zweig psikolojisi var ya hepimizin bildiği. Tüm kitaplarındaki psikolojinin ne kadar basit ve yüzeysel olduğunu anladım. Satranç bir psikoloji ürünü değil tam tersi psikolojinin bizzat kendisi vücudu olmuş. Dr.B. nasıl kendisini bir oda tarafından kuşatılmış hissetiyse bir zihin tarafından ele geçirildiyse, kitabı okurken aynı bilinçsizlikle ele geçirildiğimi, kendimi, bir okuyucunun zihni olarak görmeye başladımı fark ettim. Elimden düşmeden 1.5 saatte bitirdiğim inanılmaz zevk aldığım ama maalesef alıntı yapmadığım bir kitap oldu.
Zweig'ı ve eserlerini bugüne kadar başarısız ve acz gören ben şu an anlattıklarımın samimiyetine güvenmenizi çok fazla istiyorum. Gerçekten okunmayı hak eden bir eser.
Ve aşırı mutluluğumun sebeplerinden biri de Satranç gibi "Çıldırış" ürününü bitirmiş olmam ve Karhozat gibi "Sıyrılılamamış Umutsuzluk" sanatını izlemiş olmam. Bugünüm inanılmaz bir doyum noktası. Herhalde daha önce hiç bu kadar susamış ve bu kadar doymuş hissetmemiştim kendimi. Açlıktan yerinden duramıyor düşünerek kendimi kemiyorum fakat bu düşünce içinde mutluluk barındırıyor. Satranç'ı Karhozat' ı düşünüyorum.
Düşünmesem kaybolacaktım.
Siz bu kitabı okuduğunuzda ben çoktan zengin olmuş olacağım…
Ey garibanlığın fırlatma rampasında bekleyen pek kıymetli okurcuğum. Fakirliğin son demlerini yaşadığın şu anlarda, kitap bittiğinde “Ulan ne dönemler yaşadık bee!” diyeceğin günlere 3-5 sayfa kaldı.
Öncelikle şimdi biz bu kitabı niye çıkarttık? Tabii ki sen zengin olasın diye değil. Zaten öyle olsa ben zengin olurdum. Kitap, insanlara hayal sunarak, güldürerek, bazı bazı düşündürerek “Tiyatro ile karın doyurulur mu?” sorusuna cevap vermeye çalışan, “Sanatçılar açtır, sanat karın doyurmaz!” düşüncesini dillendiren insanların gözünün içine 107 kiloluk cüssesi ile bakan bir oyuncunun varoluşsal yalnızlığını irdelemektedir.
Ayrıca bu kitapta “Neler yaparsanız asla zengin olamazsınız”ı da dilim döndüğünce anlattım. Zengin olmak için bir sonraki kitabı beklemenizi tavsiye ederim.
Yukarıdaki alıntı yazarın kendi ağzından yazdığı kitaptaki içeriktir.
Osman Doğan'ı "ZİYAFET SOFRASI" adlı oyunda gördüm. Oyun çıkışı kitabını imzalıyordu ben de kitapsever olarak hemen koştum ve imzalatıp kitabını aldım. Gerçekten mütevazi, doğal ve samimi bir insan. Kitap biyografi sınıfına girebilir. Kitabını bilmem ama oyununa mutlaka gideceğim. Size de tavsiye ederim :))
Bilal Kırımlı/ Asaf Halet Çelebi.
Şule Yayınları'nın " Bizim Klasiklerimiz " dizisinin 21. Yayını Asaf Halet Çelebi'dir. Kitap, önsöz ile birlikte, Asaf Halit Çelebi'nin hayatının anlatıldığı birinci bölüm. Eserlerinin tanıtıldığı ikinci bölüm. Sanatının incelendiği üçüncü bölümde Kaynaklar'a da yer verilmiştir. Dördüncü bölümde de eserlerinden seçmeler ve kendisi ile yapılmış olan mülakatlardan örnekler vardır.
Asaf Halet Çelebi, 1907-1958 tarihleri arasında yaşayan ve ilk şehirlerini 1920'lerin son yıllarından itibaren yazmaya başlayan, önemli bir Cumhuriyet devri şairimizdir. Edebiyat ve sanat dünyamızda yeterince bahsedilmese de, ortaya koyduğu eserler ve yaşayışı ile Türk kültürüne hizmet etmiş, önemli değerlerden birisidir.
Prof. Dr. Bilal Kırımlı'nın doktora tezi olan eser, Asaf Halet Çelebi tanımak noktasında önemli bir boşluğu doldurmaktadır.
#Kitapşuuruinsanlıkşuurudur.
2023 Nobel Ödüllü yazar Jon Fosse den okuduğum Melankoli 1_2,1995 tarihinde yayımlanmış,Türkiye'de ise 2021 senesinde okurlarla buluşmuştur.
Kitaptaki ana karakter Lars Hertervig(1830_1902) ve hocası Hans Gude gerçektende Norveç'in önemli ressamlarından olup Lars 1952' de Düsseldorf Sanat Akademisinde Hans Gude'nin özel
John Berger Entelektüel bakış açısını yakalamış müstesna yazarlardan biri, portreler bizi tarihsel bir serüvene sürüklüyor. İnsan denen meçhulün en belirgin hali insanın ortaya koymuş olduğu sanat eseriyle açığa çıkıyor.
Mısır’ın feyyum şehrinde bulunan portrelerden günümüz modern ressamlarına ulaşan eserlerini kısa ve etkili bir şekilde aktarıyor.
Sanat tarihine meraklı olanların mutlak surette okuması gereken bir eser.
Halit Aslan
MERHABA
Yakın tarihten bir soykırım hikayesi. Bosna katliamı.. Sırpların müslümanlara yaptığı vahşet.. Okurken kanım dondu. Yazar öyle güzel aktarmış ki olanı biteni kitabı okurken kaç kez gözyaşı akıttım bilemiyorum.
Kitap okumuyor hikayeyi yaşıyorsunuz adeta.
Bosna zulmü yaşarken dünyanın sessiz kalışı, şu zamanda Filistin halkının yaşadıklarından farklı değil.
İnsan kahroluyor şahsi olarak bir şey yapamayışındaki çaresizliğiyle utanç içinde kalıyor.
Suada ile Tarık sanat okulunda birbirini seven iki genç. Hikaye insanın içini ısıtan bir aşk ile başlıyor. Her şey yolunda giderken savaş sinyallerinin çalmaya başlamasıyla iki genç birbirinden kopuyor. Sonrası tepetaklak giden hayatlar.
Yaşanılan onca kanlı yıllar Suada’nın dilinden dinlediğimiz vahşet, tecavüz, çaresizlik, zulüm.. Daha fazlasını anlatabilecek kelime bulamıyorum. Suada’nın başına gelen korkunç şeylerden sonra yine Tarık’la bir araya gelebilecek miydi? Ümit var mıydı? İliklerinize kadar sarsılmaya hazır mısınız?
Keyifli okumalar.
Balkanların Gorkisi olarak bilinen Panait İstrati'nin okuduğum ikinci kitap. Kitap okumayı seven, çalışmayı pek sevmeyen ve annesiyle birlikte yaşayan Adrien; kendisi gibi kitap tutkunu dostlar arar. Daha önce kısa bir süre çalıştığı simitçi dükkanında Mihail ile tanışır, kitap ve sanat üzerine gelişen bir dostluk kurarlar. Dostluk üzerine bir kitap okumak isteyen yirmi beş altı okurlara önerebilirim.
Nüfus Artıșının Sonu Cehennem Mi? (spoiler içerir)
Olay kısaca Robert Langdon'un kendini bir hastanede bulması ile başlıyor. İtalya'da olduğunu ve iki gündür yaşadıklarını unuttuğunu öğrenen Langdon, şifreleri çözerek ne yaşadığını ve dünyanın neler yaşayacağını öğreniyor.
Kitap, bunların yanında sanat ve tarih hakkında da birçok bilgi içeriyor. Kitap boyunca Dante vurgusu yapılıyor ve
Kırkaltı farklı yazardan kırkaltı öykünün derlemesini, değerli yazar Hatice Dökmen üstlenmiş. Kibele Sanat Yayınları’ndan çıkan bu güzel hikaye kitabı kısa hikayelerden oluşuyor. Her birinin farklı konusu var. Her biri çok güzel konulara değinmiş. Kadına şiddet, yazar olmanın zorlukları, geçim sıkıntısı, aşk acısı gibi bir çok konuya değinilmiş. İçinde çokça acı barındıran hikayeler var. Zaten yaşamanın kendi değil mı acı? Bence herkesin okuması gereken bir kitap. Eminim ki kendinizden bir şeyler bulacağınız hikayeler okuyacaksınız.
