Bizim gibi gönül insanlarına bir nimet geldiği zaman sanılmasın ki bizi sevindirmek için gelir. Nasıl olsa bir gün elden çıkacaktır ya, işte o zaman çektireceği sıkıntılar çoğalsın diye gelir...
Naîmâ, Yahya Efendi'ye dair bir yığın fıkra anlatır. En güzel ve devri için mânalı olanlardan biri de şeyhülislâmlığından sonra yakın dostlarına söylediği “Riyakâr insanların bazı iyilikleri bulunduğunu şimdi anladım.” sözüdür. "Halk riyayı seviyor, mürâi olmayandan ne korkuyor, ne de utanıyor. Onun için başlangıçta yüz vermediğimiz bazı mürâileri sonunda yüksek vazifelere getirmeye mecbur kaldık!" diyen hakîm şeyhülislâm riyâyı “şerrin gizli menzilidir" diye tarif eder. Molière'den çok ayrı bir davranış! Bu satırları ve benzerlerini okurken insanın Osmanlı tarihi için gizli din ve gizli ahlâk diyeceği geliyor. Şurası var ki Yahya Efendi'den çok evvel riyâ, cemiyet hayatında asıl rolü olan ithama başlamıştı.
İlk sesleniş, IV. Murad'ın Şeyhülislâm'ı Yahya Efendi'den gelir. Yahya Efendi İstinye'de bülbül dinlemesini seviyordu.
Ko kafes nağmesini nağme-i peyderpeye gel,
Râyegân dinleyelim bülbülü İstinye'ye gel.
beyti onundur. Ve Nailî'nin iki hayali, ney ve bülbül sesini birbirine karıştıran meşhur:
Nâyin ki çıkar zemzeme sûrâhlarından Bülbüller öter sanki gülün şâhlarından
beyti kadar güzeldir. Yahya Efendi IV. Murad'la uyuşabilen nadir insanlardandır. Kibar, zarif, sabırlı, daima otoriter, elinde imkân oldukça müsamahalı ve anlayışlı, birinci sınıf saray adamı olarak daima gözde yaşadı. Devrini avucunun içi gibi bilen insanlardandı. IV. Murad, ocaklının iki defa yerinden ettiği bu suyuna gitmesini bilen şair şeyhülislâmına kavuşmak için 1040 ve 1043 arasında bayağı sabırsızdır.
Kâtib Çelebi'nin çok kitabı vardı Birgün Şeyhülislâm Yahyâ Efendi, sohbet sırasında Kâtib Çelebi'ye;
"Senin bin ciltten fazla târih kitabın varmış Bu doğru mudur?" diye sordu
Kâtib Çelebi de; "Olması gerekir" diye cevap verdi Fakat şeyhülislâmın tereddüt ettiğini görünce,ertesi gün on katıra birbirinden ayrı üçyüzcild târih kitabını yükleterek şeyhülislâma götürüp; "Evde, ciltsiz bundan da fazla
vardır" dedi.
Şeyhulİslam İbn Teymiyye der ki;
Bir kimse yaratılmışlardan bir şeyler umup ona tevekkül etsin de onun hakkındaki zannının boşa çıktığını görmesin; işte bu mümkün değildir…