Kitabı başı Abdi Ağa ile başlar,Abdi Ağa ile biter. Kitapta zulmün temsilcisidir Abdi Ağa. Topal Ali de pişmanlıklarımızdır. Cabbar dostumuz, Memed adaletimizdir. Iraz teyze anamız, Hatçe bacımızdır. Aşık içimizdeki sanat, tanıklar içimizdeki yalanlardır.Durmuş Ali dayanak noktamız, Hürü Ana duygularımızdır. Asım Çavuş namusumuz, Deli Durdu dengesizliğimizdir. Köylü güvenimiz, Ali Safa Bey kara gecmişimizdir. Kitabı bir de bu açıdan değerlendirin. Memed isteyerek bu durumlara düsmedi. O köylünün düşünemediğini düşündü, göremediğini gördü. Memed gözleri parladığında düşündüğü kafasına otururdu. Kararsızlık beyninden silinir, ırak yerlere göç ederdi. Memed kimsenin yapmadığını yaptı. Başta dışladılar, istemediler. Sonra da başlarına geçirdiler. Dedikleri sözleri ikiletmediler. Memed "Yak" dedi yaktılar, "Yık" dedi yıktılar. Büyük önderler de başta istenmezler sonradan dediklerini emir sayar harfi harfine uygularlar. Memed de öyledir işte. Başta istenmez, dışlanır. Sonradan baş tacı yapılır. Memed kafasına koyanı yaptı. Annesini kaybetti, sallanmadı. Recep Çavuş' kaybetti "Allah'ın hikmeti" dedi, kestirip attı. Ne yazık ki İnce Memed serisine ara vereceğim. Tarık Buğra okumam lazımdır ama Firavun İmanı okurken de aklım İnce Memed'de kalacak. Sağlıcakla kalın.
İnce Memed 1Yaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202357,5bin okunma
Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme durumunda kalan insanları anlatır. Asırlardır sadece "halife-i ruyi zemin"in, padişahın açtığı sancağın altında savaşılacağı bilgi ve inancıyla yaşamış taşra insanlarının, halife-padişah çağrısının yokluğunda ve işgal haberleri yayılırken yaşadıkları ikilemlerin, açmaz ve iç çalkantıların, kendileri ve kaderlerine sahip çıkma hakkında yeniden düşünmek zorunda kalışlarının hikayesidir. Tarık Buğra'nın kendi deyişiyle Küçük Ağa, destanlara yakışır bir konuyu ele almasına rağmen, destan değil, gerçekliği anlatan bir romandır. İttihatçıların ve Kuvvacıların değil, inanç ve gelenek kalıtıyla başbaşa, ilk kez kendisi ve kendi adına geleceği için karar vermeye çalışan bir ahalinin "kahraman"ı olduğu bir roman. Şimdilerde Küçük Ağa'yı okumak, güncelliğini bir kez daha kazanmış bir öyküyü, sorunsalı yeniden okumak demektir...
Küçük AğaTarık Buğra · İletişim Yayınları · 20159,8bin okunma
Harp onu bilmeyen için ne kadar akıl dışı, ne kadara insan ve hayat gerçeklerine zıt ise onu bilenler için de tek gerçek halini alıyor, o kadar tabiileşiyordu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun davayı Tanzimat’la birlikte kaybettiğine, asıl düşüşün Meşrutiyet günlerinde başladığına inanıyordu. Hâlbuki Tanzimat ve Tanzimat’ın beslediği siyasi ve edebî isimleri nasıl sevmiş, nasıl büyütmüştü gözünde. Aynı aldanış Meşrutiyet’i Meşrutiyet şöhretlerini de kendisine ve nesline aynı kuvvetle kabul ettirmiş, böylece de çöküntü önlenemez hale gelmiş, çünkü -işte- sorumlu sınıf, aydınlar aldanmış, milletten ve devletten kopmuş, milleti hor, devleti düşman görmeye başlamıştı.
"Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür, oğul. Hırsımız, sabırsızlığımız, bencilliğimiz. Önce bu yüzden küçülüyor, sonra da dünyayı çok büyük görüyoruz."