Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
479 syf.
·
Puan vermedi
Ortaokulda öğretmenimizin zorunlu verdiği bir kitaptı. İlk başlarda sıkılmış, daha sonra çok sevimli gelmişti.
Küçük Ağa
Küçük AğaTarık Buğra · İletişim Yayınları · 20159,8bin okunma
Buradaki evlerde, aradan yıllar geçtiği halde bekaretleri bozulmamış en eski Yunan veya Fransız veya İngiliz, Rus klasikleri vardır. Onlar ebediyen okunmayacaklardır; çünkü kendilerini alanlar İstanbul'da kalmışlardır. Buraya, o kitaplarla ve plaklarla ve niyetlerle geldiklerini sanırlar; değildir ama: Kendileri ve güzelim ve pırıl pırıl niyetleri, projeleri İstanbul'da, Beyazıd Meydanı'nda kalmıştır. Na burada, Kulüp'te, oyun ve içki masalarında ve çene yarışlarında dublörleri oturur. Bakalım sen kaç kitap bitirebileceksin?
Reklam
Kaf Dağları uzar gider. Ve, her yolcusuna bir zümrüdanka gerektir.
Sayfa 273 - Osmancık ve Bala HatunKitabı okudu
Yiğit öfkesini yenendir; gücünü, kuvvetini, gönlünü, başını öfkesinden arındırandır; benliğinden sıyrılan kuldur.
Ey Osmancık; beğsin. Bundan sonra öfke bize, uysallık sana; güceniklik bize, gönül alma sana; suçlama bizde; katlanma sende; bundan böyle, yanılgı bize, hoşgörmek sana; aciz bize, yardım sana, geçimsizlikler, uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar, çatışmalar bize, adalet sana; kötü göz bize, şom ağız bize, haksız yorum bize, bağışlama sana...
Sayfa 121 - Ötüken yayınlarıKitabı okudu
376 syf.
8/10 puan verdi
Osman Bey'in hayat hikayesinin anlatıldığı tarihi bir roman. Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda yaşananlar anlatılıyor. Osman Bey'in bey olmadan önceki ve sonraki kişiliğindeki değişimler , onun kendisi için değil beyliği için yaşadığının kanıtı. Şeyh Edebali gibi büyük bir zatın sözleri ise örnek alınabilecek hayatımıza yön verebilecek öğütler.
Osmancık
OsmancıkTarık Buğra · Ötüken Neşriyat · 201815,9bin okunma
Reklam
"1920 baharı muhteşem bir mart sabahında Sultan Dağları'nın sınır çizdiği Batı Anadolu'ya kan ve barut kokularıyla geliverdi.Yine de sırtlar yemyeşildi, toprak kokusu yine de gönül alıyordu ve doruklardaki karlar yine de sarışın fısıltılarıyla insanın içine zevk veriyordu, ılıklık veriyordu. Bu mart sonunda bir türkü gibi dağı taşı saran baharın derinliği, diriliği ve üretim gücü bütün Anadolu ruhlarını da sarmış gibiydi. Payitahta düşman askeri girmişmiş.. Yunan ordusu insanın eşini görmediği bir zulüm fırtınası gibi içerilere kadar dayanmışmış.. Aynı büyük ve asil devletin nimetleriyle beslenen Rumlar, Ermeniler arkadan vurup dururlarmışmış.. Bahar öyle bir geliş geldi ki bütün bu kahredici mışmışların üstesinden sanki bir Köroğlu, bir Genç Osman narası esiverdi.sanki bütün bu mışmışlar ocak ayının donları, fırtınaları gibi çözülüp, silinip gitti, sanki her şey yeniden başlıyordu, tıpkı 1071'deki gibi, tıpkı 1299'daki gibi. Sanki Anadolu kocaman bir kovandı da oğul vermeye hazırlanıyordu, ölen arılar dışarı atılacak, bölümler temizlenecek, çiçek tarlalarına doğru o yaratıcı, o biriktirici,o eşsiz uçuşların şevki başlayacaktı..."
Sayfa 285Kitabı okudu
“Doktor bey.. Biz Arabız ve Müslümanız elhamdülillâh... Osmanlı Devleti de Müslümandır. Dedelerimiz asırlarca bu din kardeşliği için Araplıklarını hatırlamadılar. Osmanlılardan ayrılsalar dinlerini mi kaybederlerdi? Elbette hayır. Hallerinden memnundular ve ondan hatırlamadılar. Fakat hatırlamamak vazgeçmek değildir doktor bey. Dediğim gibi onlar memnundular. Çünkü Osmanlılar âdildi ve kuvvetliydi. Adalet ve kuvvet! Bunların ikisi bir arada olunca mesele kalmaz. Bir başka ırkı veya kavmi elde tutabilmek için bunlar lâzımdır. Hem de tam olarak olması lâzımdır. Osmanlı Devleti ise uzun zamandır ne âdil, ne de kuvvetli. İttihatçıların, Cemal Paşaların yaptığı zulümler ortada. Sığınacak bir yer aradık, İngilizler, refah vâdettiler. Onlara kandık. Siz şimdi yalnız aldığımız paraları düşünüp bize hain, hem de din haini gözüyle bakıyorsunuz. Allah adına yemin ederim ki, biz hain değiliz, biz yaşamak, ayakta kalmak için böyle yaptık.”
''Yanıldığımı sanmıyorum muhterem peder. Evet biz Osmanlıyız. Babalarımız ve dedelerimiz asırlardan beri bu toprakta Türklerle birlikte, onların haklarına sahip olarak yaşadı. Bir zulüm, bir hakaret görmedik. Aldık, verdik, hak hukuk geçti aramızda... Devlet galip gelince bir kötülük görmedik, üstelik makamlar, unvanlar aldık.Fakat yenilince biz kötülüğe kalkıştık. Ne için ? Yakışır mı bu? İşte işitiyoruz. Bizim dediğimiz Atina ordusu gittiği yerde bize köpek gibi bakıyormuş. Halbuki siz bayram yaptınız geliyorlar diye...''
''Sen Müslümansın ve Osmanlısın. Bunun ne demek olduğunu sana söyleyeyim mi? Dinle: Senin cedlerin defalarca ve defalarca Konstantiniyye diye sefere çıktılar. Amma yalnız kanları bu fethin misilsiz şerefini elde etmeye yetmedi. Ve Arap dahi defalarca aynı şeref uğruna, başlarında Eyyub Ensari'nin taşıdığı sancak olduğu halde aynı sefere çıktılar. Amma bu emsalsiz fethe yalnız İslamda yetmedi. Vakta ki senin kanın İslamın imanı ile birleşti, işte o zaman Allah'ın takdıs ettiği büyük feth müyesser oldu. Senin ikbalin, senin varlığın bu birliğe bağlıdır. Birinden koptun mu uçurum seni yutar, yutacaktır. ve sen al ve yeşil sancağı unutmak üzeresin, birbirinden ayırmak üzeresin. Uyan.''
Reklam
Gök ekini biçer gibi! Başaklar daha dolmadan...
Hikayelerimi asıl sahiplerine armağan ediyorum; Hikayelerimi umutlara ve umut kırıklıklarına, bekleyişlere ve kavuşmalara, ayrılıklara ve özleyişlere armağan ediyorum. Hikayelerimi gülümseyişlere ve öfkelere armağan ediyorum. Hikayelerimi tanışmalara, kırgınlıklara, barışmalara, hikayelerimi seslere, bakışlara armağan ediyor, inanışlara ve vazgeçişlere, yitirip buluşlara, düşüncenin, duygunun hürlüğüne ve yaşamanın ayak bağlarına armağan ediyorum. Hikayelerimi unuttuklarıma ve beni unutanlara, unutmadıklarıma, unutamayacaklarıma ve beni unutmayanlara, asıl sahiplerine armağan ediyorum. Bu hikayelerde bulamayacağınız, kimsenin bulamayacağı şey kin'dir, hınç'tır, insanın yerilişi, horlanışıdır. Ben de bununla övünüyorum.
hikayelerimi asıl sahiplerine armağan ediyorum; Hikayelerimi umutlara ve umut kırıklıklarına, bekleyişlere ve kavuşmalara, ayrılıklara ve özleyişlere armağan ediyorum. Hikayelerimi gülümseyişlere ve öfkelere armağan ediyorum.Hikayelerimi tanışmalara, kırgınlıklara, barışmalara, hikayelerimi seslere, bakışlara armağan ediyor, inanışlara ve vaz geçişlere, yitirip buluşlara, düşüncenin, duygunun hürlüğüne ve yaşamanın ayak bağlarına armağan ediyorum.Hikayelerimi unuttuklarıma ve beni unutanlara, unutmadıklarıma, unutamayacaklarıma ve beni unutmayanlara, asıl sahiplerine armağan ediyorum.Bu hikayelerde bulamayacağınız, kimsenin bulamayacağı şey KİN'dir, HINÇ'tır, İNSANIN YERİLİŞİ, HORLANIŞIDIR. BENDE BUNUNLA ÖVÜNÜYORUM. (TARIK BUĞRA)
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.