Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Görülüyor ki, toplumu ve bireyi birlikte ele almadıkça, ne bireyin hayatını, ne de toplumun tarihini tam kavrayabiliriz.
Sayfa 13 - Pdf
Bir top­lumsal sınıfın durumunun iyiye ya da kötüye gidişi, bire­yin iş bulup çalışabilmesini ya da çalışamamasını belirleyebilmektedir.
Sayfa 12 - Pdf
Reklam
Top­lum sanayileşmiş bir toplum biçimine geçince, köylü bireyden işçi birey olmakta; feodal bey ise ya silinip ortadan kalkmakta, ya da iş adamı olmaktadır.
Sayfa 12 - Pdf
Görülüyor ki toplumu ve bireyi birlikte ele almadıkça ne bireyin hayatını ne de toplumun tarihini tam kavrayabiliriz.
Sayfa 12
Asıl önemlisi, “bilim” bugün pek çokları için yaratıcı bir ethos ya da belirli bir yetiştirme biçiminin ürünü olmaktan çıkmıştır. Bilimi, bir elhos ya da yetişme biçimi ürünü olarak anlamayan teknisyenlerin işlettiği ve ekonomik ve askeri çevrelerce denetlenen bir makinalaşmış bilim görünümüne indirgenmiştir. Beri yandan, bilimi savunuyorum diye konuşan birçok felsefeci de, çoğu kez, “bilimcilikten" başka bir şey yapmış olmamakta; savundukları türden bilimle insan yaşamının özdeş şeyler olduğunu söylemekte ve çeşitli yaşam sorunlarının ancak kendi anladıkları “bilimcilik” yöntemleri ile çözülebileceğini ileri sürmektedir. Bütün bunlar ise, bir çok düşünürün “bilim”i bir çeşit Mehdi, ya da en azından modern uygarlığın en güç anlaşılır öğelerinden biri sanmasına yol açmaktadır.
Fizik bilimlere karşı duyulan saygının, eski günler den beri sürdüğü doğrudur; fakat günümüzde teknolojinin yarattığı ethos ve fizik bilimlere eşlik eden mühendislik düşüncesi umut verici ve gelişmeci olmaktan çok, güvensizlik ve ürküntü yaratıcı bir nitelik kazanmış bulunmaktadır. Elbette ki, fizik bilimlerde gerçekleştirilen bu gelişme lerin olumlu yanları da vardır, ama olumsuz yanlarının istenemeyecek denli önem kazanmakta olmasından korkulmaktadır.
Reklam
Çoklarına göre gününüz için önem taşıyan sorunlar, küçük yaştaki çocuklarin çalıştırılmaları değil, serbest zamanın kötü kullanılmasıdır. Birçok özel ya da kamusal görünümlü sorunlar “psikiyatrik” sorunlar olarak nitelendirilmekte; modern toplumun en önemli sorunları bile, böyle- ce, gözlerden saklanmak istenmektedir.
İnsanın üstün bir başarı sergileme yahut yozlaşmaya rıza gösterme, acılara katlanma yahut keyif çatma, vahşilikten zevk alma yahut ölçülü bir anlayışlılık içerisinde hareket etme konusundaki kapasitesinin sınırlarını bilmiyoruz. Fakat çağımızda 'insan doğası' denen şeyin sınırlarının korkutucu biçimde geniş olduğunu öğrenmeye başladık.
Günümüz insanının kapana kısılmışlık duygusuna sürüklenmesinde şaşılacak bir yan var mıdır?
Fantastik Düşler Kuran Edebiyat
Bu noktada şöyle bir soru çıkıyor karşımıza: Kurgucu edebiyatın yazarının görevi nedir? Ben bu soruyu şöyle yanıtlayacağım: Düş kurmak ve bunu insanlarla paylaşmak. Bunun dışında, yazarın herhangi bir toplumsal sorumluluğu olduğunu kabul etmiyorum. Yazar sosyal bilimci değildir; bu yüzden toplumu anlamak için uğraşmaz ya da toplumbilimsel araştırma yapmaz. Yazar gazeteci değildir; dümdüz gerçeklikle halkı bilgilendirmez ya da kamuoyu oluşturmaya çalışmaz. Yazar politikacı hiç değildir; halkı yönetmez, yasa koymaz. Yazarın yapmak zorunda olduğu şey düş kurmak ve bunları yazmaktır. Gerisi okuyucunun bileceği şeydir. Okuyucu ister toplumbilimsel, ister politik anlamlar çıkarır, yaşamını bu anlamlara göre düzenler; isterse de kaldırır atar; bu, artık yazarı ilgilendirmez. O, kişilerin ya da kurumların kullanabileceği bir düş yaratmıştır. Bu düşün gerçekleştirilmesi edebiyatın işi değildir.
Gökhan Tok
Gökhan Tok
Reklam
Sosyal bilimin yetersiz kaldığı yerlerde ve dönemlerde, eleştiri yazarları, romancılar, tiyatro yazar­ları ve şairler çıkıp kişisel sorunları, hatta kamusal nite­likteki sorunları anlatıp açıklamaya çalışırlar; bu görevi bir başına onlar yüklenirler.
Sayfa 38
Taine, insanı daima toplumsal bir canlı ve toplumu da gruplar koleksiyonu olarak görmüştür. En küçük şeyleri sabırla inceleyip gözleyen, usanmak nedir bilmeyen bir saha araştırmacısı (field worker) olarak, özellikle sosyal olgular arasındaki ilişkileri algılamak ve anlamakta çok ya­rarlı bir niteliğe; bilgililiğe sahipti. Yaşadığı dönemle, aynı dönemin daha sonraları en iyi tarihçilerinden biri sayılacak kadar ilgilenir; romancı olarak yazarken bir teori kurucusu kadar düşünceler geliştirir; edebiyatın bir çağın, bir döne­min, bir toplumun en iyi belgesi olması gerektiğine ve ola­bileceğine inanırdı... İngiliz edebiyatı üzerine yazdıkları İngiliz edebiyatından çok, İngiliz toplumunun moral anlayı­şını, moral niteliklerini, İngiliz halkının pozitivizmini anlatır­dı. Her şeyden önce, toplumla ilgili konularda bir teorisyendi.
Sayfa 37
Toplumbilimsel düşün, toplumbilimsel ve psikolojik çalışmalarda görülen bir düşünce biçimidir. Günümüzde psikoloji ve toplumbilim dışındaki alanlarda yapılan çalışmalarda da bu toplumbilimsel düşün yay­gınlaşmaktadır. Fakat tek tek bireylerin, ya da genel anlamda kültürel topluluğun (aydınların) bu düşünce biçimini benimseyip kazanmaları yavaş olmakta ve ço­ğu kez yetersiz kalmakta; hatta birçok sosyal bilimci hâlâ sorunun önemini kavramamış bulunmaktadır. Kendi konularındaki çalışmaları için toplumbilimsel dü­şünün ne denli önem taşıdığını; kendilerine ne denli yarar sağlayacağını kavrayamayan nice sosyal bilimci, kendi bilim disiplinlerinin bu düşünsel nitelikteki klasik geleneğinden yararlanamadıkları için, bugün onlardan beklenen söz konusu kültürel görevi de yerine getire­memektedirler.
Sayfa 32
Evlilikte erkek olsun, kadın olsun birçok insan kişisel sorunlarla karşı karşıya kalabilir. Ama her 1000 evlilikten 250’si, evliliğin ilk dört yılı içinde boşanmayla sonuçlanıyorsa, ortada, aile ve evlilik kurumlarıyla, hatta bunları oluşturan temeldeki diğer toplumsal kurumlarla ilgili yapısal bir sorun var demektir.
Sayfa 23
65 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.