...
Sesinde çaresizlik vardı ama bir yandan da dalgındı çünkü aklı başka yerlere dalıp gitmişti ve bunlar gibi şart kipinde, yarım kalmış cümlelerle konuşmak onda bir refleks haline gelmişti.
Sıkıntılı bir sükûtla bekliyordu delikanlının gözlerinde. Sihirli ve keskin, o esrarlı bakışlarda, şefkate muhtaç, ıstıraba dayanamayan yüreğin, sağanağı vardı şu an.
İnsan, ne kadar acı olursa olsun, bir mecburiyeti kabul ettikten sonra içine sükûn ve tevekkül geliyor. Hayrullah Bey'in omzuna başımı dayayarak odaya girerken, ne gönlümde heyecan, ne gözümde bir damla yaş vardı!
-Kızıyor musun bana?
-Çok!!!
- Bilmediğin şeyler var. Anlatırsam, hak verirsin belki.
- Hak vermem!!! Dedem gözlerimin önünde şu an. O hep sana hasret duyarak yaşadı... Onunla aranızda bitmeyen bir garazın savaşı varsa, bil ki o savaşın yıkılan harabesi altında annemle ben kaldım.
Sesi ağlamaklıydı. O da erimişti duygularının pençesine düşüp:
- O acımasız terk edilişin arasında, anamla benim ne günahımız vardı, bunun izahını yapabilecek misin baba? Bir canavar vicdanı oluşturup ona tutundum yaşamak için... Ne zaman çocuğunun elinden tutup yürüyen bir baba oğul görsem, her defasında öldüm. Düşman kesildim ömrümce öylesi bir manzaraya... "Baba" diye seslenen çocuklara düşman kesildim. İşte o zamanlar sana hep kızdım...
Çocukluğumu hiç yaşayamadım ben... Bazen içim ezilir bir haksızlığın karşısında ve bazen taş kesilir kalbim, acımam kimseye.
Bu sebeple çokları, "dengesiz" derler... Bana bıraktığın en büyük miras, acımayı unutmam oldu. Yüreğimde hasretini duyup yollarına baktıkça, benim de vicdanım tutuldu tıpkı senin gibi.
Taş kesilen yüreğimin duyarsızlığında işlediğim bütün günahlarımın sebebi sensin. Yalnız bıraktın bizi.
Düşünebiliyor musun baba, her akşam yatmazdan önce anneme yalvarırdım, "Anne başımı dizlerine koy ve içinde baba olan bir hikâye anlat bana" diye. Kırmazdı, mutlaka bir hikâye bulur, anlatırdı.
Kitaba dair çok büyük umutlarım vardı ancak maalesef karşılanamadı, Hikâyede Bir kadın var ve o kadını birkaç gün boyunca izliyormuşuz gibi düşüneceğiz, Kadının adı yok, Kadın diyeceğim, Sekiz yaşındaki oğluyla birlikte bir dağ yamacındaki bungalovlardan birinde oturuyor,
Kocası işi gereği uzaklara gidip ara sıra gelen bir adam,
O sıralarda kadın biriyle tanışıyor, sonra eşi geliyor tamamen karışık amaca bağlanmayan bir hikaye,
Ortada bir çocuk var ve sürekli itilip kakılıyor.
**Kitapla ilgili yorumum şu;
Okunmasa da olur diyebileceğim Kitaplardan,
Tamamen vakit kaybı diyebilirim.