Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şeyh Sait İsyanı ile TCF'nin bağlantısı:
Martın sonunda, Ankara İstiklâl Mahkemesi nihayet TCF'ye doğrudan doğruya el attı. Bu iki şekilde oldu. Vaktiy­le Rauf Bey bir silah kaçakçılığı olayını duymuş, bunu Baş­bakan Fethi Bey'e bildirmişti. Ankara İstiklâl Mahkemesi Ra­uf Bey'den tamamlayıcı bilgi istedi. Bazı tevkifler yaptı. Fa­kat asıl, İstanbul'da, partinin daha tanınmış isimlerini bir ih­bar üzerine sorguya çekti. Bunların başında, TCF'nin İstan­bul merkezi Genel Sekreteri Kara Vasıf Bey vardı. İhbara na­zaran Kara Vasıf Bey şöyle demişti: "- Mustafa Kemal Paşa'yı istiyorsanız. Halk Fırkası'na gidiniz. Halifeyi istiyorsanız bizim fırkamıza geliniz!"
Elbette geçiyordu iyi veya kötü biz geçimsizlikleri baz aldık. Şayet kötüleri bırakıp güzellikleri görmek gibi bir gayemiz olsaydı kader güzel çizgiler güzel yollar koyardı önümüze lakin biz kötüye çevirdik yüzümüzü. Artık geri dönülmez bu yol. Velhasıl yorgunluk ve kırılmış bir kalbin verdiği ölme hevesinden başka bir hevesi olmuyor insanın. Bir mısra yazardım önceden ikincisi vardı derdi. Artık ikinci mısraya geçtik Geçti istemem gelmeni, Yokluğunda buldum seni;
Reklam
Maria Puder'le tanışmadan evvelki boş, gayesiz, maksatsız günler, eskisinden çok daha ıstırap verici bir halde, yeniden başlamıştı. Arada bir fark vardı: Hayatın bundan ibaret olduğunu zannettiren bilgisizliğimin yerini şimdi, öğrenmiş olmanın azabı tutuyordu. Etrafımın artık hiç farkında değildim. Hiçbir şeyden zevk almama imkân olmadığını hissediyordum.
Sayfa 146
Bizler modern zamanın ebeveynleri olarak modernliğimizin delilini eskilerden kaçmak sanıyoruz. Onların yaptıklarından uzak durdukça daha “doğru” anne babalığa ulaşacağımızın vehmi var akıllarımızda. Elbette her gün karşımıza çıkan onlarca uzman görüşü, çocuk yetiştirme metodolojisi ve materyalinin buna katkısı büyük. Öte yandan zihnimizde yerleşik olan algıyı da konuşmamız gerekiyor: Çocuğum mahrum kalmasın ! Bizler yokluk zamanının çocuklarıydık. Pek azımızın sepetler dolusu oyuncağı vardı. Her birimiz kendi çocukluğunu düşününce çamurdan yapılmış eşyalarla kurduğu bir evciliği, deney yapma sevdasıyla salça tenekesine doldurduğu çer çöpü yahut ele alınan dal parçalarıyla dünyayı kurtaran büyük bir kahraman oluşunu hatırlar. Az eşyamız, sınırsız hayal gücümüz ve etraftaki her nesneyi oyuncağa çevirebilme yetimizle muhteşem çocuklardık. Sonra büyüdük. Büyürken kızgınlık ve kırgınlıkla durduğumuz noktalar oldu elbette. Sahip olabilme gücümüz arttıkça eksikliklerimizi fark ettik. Doğrusu bizde olmayan her şeye “eksiklik” dedik. Şimdi, durduğum yerde, kendime en çok bunu soruyorum; onlar eksiklerim miydi gerçekten , yoksa her birinin olmayışı mıydı beni böyletamyapan ?
Bir geleceğimiz vardı, Bir türlü gelmedi...
Dünyadayken insanların yolu iki şeye; aşka ve ölüme mutlaka düşerdi. Aşka düşmeyi "aşk ölmektir" diye tanımlayanlarınız da vardı, "aşk dirilmektir" diye de. Aşkın bu tanımları bana anlaşılmaz gelirdi. Çünkü iki bilinmeyeni birbirine göre tanımlamak gibiydi bu.
Sayfa 194 - Kapı Yayınları
Reklam
Neydi acabaaaa?
Ondan son derece nefret ettiğim halde beni ona kuvvetle çeken bir şey vardı.
Sayfa 135 - Halk kitabeviKitabı okudu
İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da derinlerde kalmıştı.
Şiddetin olmadığı bir dünyada yaşamayı isterdi ama yaşayabileceği bütün hayatlarda insanlar da vardı maalesef.
Sayfa 194
İçimde yarı kalmış bir konuşmanın üzüntüsü vardı.
Sayfa 141
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.