331 syf.
10/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Başlayıp elinde bırakmak istemediğin kitaplardan. Yazarın nokta ve virgülden baska noktalama kullanmamış olmasın bazen duraksamaya sebep olsada, okurken pek de zorlanmıyor insan. Ana konusu, insanların ve onlarla temas edenlerin beyaz bir körlüğe kapılması. Araba sürerken aniden kör olan bir adamın, daha sonra onunla temas edenlerin de kör olması, ve bu rakamın giderek büyümesi, dolayısıyla da sayıları çoğaldıkça bakanlığın onları karantinaya alması ve bu durumdan doğan kaos, incinen insan onuru, yokluk, açlık vb bütün durumları yazar müthiş bir hikaye şeklinde anlatıyor. Benimse en çok dikkatimi çeken , kocası kör olan göz doktorunun eşi; kendisi kör olmayıp kör rolü yapıp kocasını bırakmayan ve muazzam bir mücadele veren kadın.. Gerçekten okumaya değer bir kitap
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104,9bin okunma
304 syf.
8/10 puan verdi
Zamanın Akan Değeri
Zaman; aktığında geri gelmeyen, içindeyken elimizden kaçıp giden ve beklerken geçmeyecek gibi olan fakat çabucak ikinci eyleme dönüşen kavram. Bu döngünün içinde insanlar zaman denen kavramda nasıl hayat bulacaklardır? Bu soyut gibi görünen lakin koşar adımlarla geçen an'ı anlamlı kılan da insandır. Kendimize vakit ayırmak için kendi benliğimizden eksiltirsek kıstığımız şey vakit değil huzur olacaktır. İnsan kalbinin sesini dinlemelidir, ne kadar varlıklı olursa olsun bunu yapmıyorsa yokluk içindedir. Bir çocuğa gülen yüz göstermek, dostumuzla sohbet etmek, insanlara yardım etmek, birisi için vakit ayırmak, yapmamız gereken görevleri layığıyla yapmak - eksiksiz- bize bu hayatı anlamlı kılacak şeylerdir. İnsan kendi ruhunu sevgiyle, sadakat ile beslemelidir. Yaşamın bu manevi değerleri bizi bizi yapar ve bizden çalmaz. Şayet bir gün korku ile karışık bir cesaretlilik gösterirsek bazı şeylerin düzeleceğine inanıyorsak o adımı atmalıyızdır. Çünkü bir adım ve bir inanç her şeyi değiştirir. "Zaman yaşamın kendisidir ve yaşamın yeri yürektir." diyerek bu romanın içime işlediklerini burada sonlandırıyorum.
Momo
MomoMichael Ende · Pegasus Yayınları · 201766,5bin okunma
Reklam
256 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Kolay bir dil, harika anlatımla çok sevdiğim bu kitaptan sonra yazarın diğer kitaplarını da merak ettim açıkçası. Kitap, çocukluktan gençliğe geçen kahramanımız Zuriko’nun ağzından anlatılıyor. Kitabın başında zaman olarak savaş, yokluk dönemi seçilmiş olsa da açıkça ele alınmamış. Mizahi olayların satır aralarında savaşı (anne-babasının olmaması) yokluğu (açlıktan köpeğinin ölmesi) yakalamak sanki acısını saklamaya çalışan bir kişinin sürekli konuşmasını/gülümsemesini çağrıştırdı bana. O yüzden içim acıdı. Kitap sevgi, koşulsuz aile olmak, paylaşmak gibi duygularla yüreğimizi eritirken, İliko ve İlarion arasında pat diye yapılan bir eşek şakası ile bol bol gülümsetti. Ninenin hazırcevaplığı ise en bayıldığım kısımlar arasında yerini aldı. Her telden duygularla, keyifle okuduğum bir kitap oldu. Ağustos ayında Kitap Ağacı Devrialem Kulübü’yle okudum.
Ben Ninem, İliko ve İlarion
Ben Ninem, İliko ve İlarionNodar Dumbadze · Dedalus Yayınları · 2019158 okunma
350 syf.
10/10 puan verdi
Haklı olmak insanı avutur mu?
Ah Gorki ah! Kendini daha yaşanılası bir dünya için savaşmaya adayan bir yazar ve fabrika kokusuyla yoğrulmuş  bir kitap düşünün. Bir de önyargılarınızı kapının dışında bırakın. Şimdi oldu işte, başlayalım! Sosyalist realizmin öncülerinden Gorki'nin gerçek adı Gorki değil. Çok daha uzun bir ismi vardı sanırım, iyisi mi boşverin. Benim asıl ilgimi
Ana
AnaMaksim Gorki · Oda Yayınları · 201928,8bin okunma
238 syf.
·
Puan vermedi
·
18 günde okudu
Uzun zamandır elimin gidip, başladıktan bir süre sonra yarım bıraktığım kitap. Ama bu sefer kendimi zorladım uzun sürse de bitirmeyi başardım. Açıkçası biraz tuhaf bir kitap. İç içe bir sürü kısa hikaye var fakat bu kısa hikayelerin hepsi ana hikayede bütünleşiyor. Tam olarak burada zorlandım aslında. Dilinin de biraz ağır olmasının etkisi var.
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048,8bin okunma
470 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Mallı mülklü, altın babası, büyük çiftçi Rüstem Ağa'nın biricik torunu da çocukluğunu, gençliğini bu varlık, mal, mülk içinde o dönemin namıyla, şanıyla yaşamıştır. Lakin dedenin ölümü, ardından savaş o mal ve mülkten, zenginlikten geriye hiç birşey bırakmaz. Üstüne bir de Trablusgarb' da bacağını kaybeden ve geri döndüğünde hiç bir şeyi bıraktığı gibi bulamayan bu adam Topal Eskici olarak anılmaya başlar. Zordur bizim eskicinin hayatı, küçük ayakkabı tamir dükkanı, dokuz boğaza yetmez... Bu yetmezlik, yokluk, yoksulluk iyice aksi, huysuz, çekilmez bir adam haline getirir Topal Eskiciyi... Büyük oğlu Mehmet evli ve üç çocuğu vardır. Bizim huysuz eskici bu büyük  oğulu istemez dükkanda, büyükte gidecektir zaten gitmesine de küçük oğul isyan eder bu duruma babası ile arası bozulur ve ağası ile kütlü toplamaya oda gitmeye karar verir. Yabanın yazısı, sarı sıcağı kolay değil pamuk tarlasında çalışmak... Bizim topal eskici hurda bağırır, çığırır ;şorda fıssadanak söner. Kıyamaz oğullarına oda toplar karısını, kızını kütlü ırgatlığına giderler hep beraber.... Tabi işler, düşündükleri gibi gitmez. Sarı sıcağın alnında, gecenin arı gibi sivrisineleri, sıtma, yokluk, kurulan hayalleri yıkar geçer. 1950'lerin Adana'sının en kıyılarında yaşanan hayatları öyle güzel anlatmış ki Orhan Kemal okuyun bence. Cahilliğin, sefaletin, yoksulluğun her yandan sardığı, yavaş yavaş parçaladığı, savurup attığı insanların hikayesi Eskici ve Oğulları... Benden bu kadar. Sağlıcakla ve kitapla kalın.
Eskici ve Oğulları (Cep Boy)
Eskici ve Oğulları (Cep Boy)Orhan Kemal · Everest Yayınları · 20176,7bin okunma
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.