Hatırlatalım ki Muhammed'in büyük babalarından Kusay İbn-i Kilab, vaktiyle Huzai reisierinden Hüleyl'in kızı Hiba ile evlenmiş ve böylece Kabe'nin gerçek varisi olmuştu. Bu olay sonucu Huzaa'ların Mekke'deki 300 küsur yıllık iktidarı sona ermiş ve Kureyş Mekke'nin hakimi ve Kabe'nin koruyucusu ve işleticisi durumuna girmiştir. Bununla beraber Mekke halkı Huzaa'nın ve oğullarının iyiliklerini unutmamıştır. Bu iyilikler arasında Amr'ın her hac mevsiminde, hicaz gibi yoksul bir bölgenin insanlarına on bin deve kesip dağıtması, on binlerce insanı giydirip kuşatması gibi güzel davranışlar vardır. Bundan dolayıdır ki, Huzaa'nın yerleştirmiş olduğu bu uygulamalar, hatta evvelce halka belletilen bazı inanışlar, sanki Muhammed'in şeriatı imiş gibi sürdürülmüştür. Ne var ki Muhammed, Huzaa'nın geçmişe inen bu köklü etkisinin kendisine rakip bir güç olmaması için Huzaa'yı ve oğullarını kötüleme yoluna gitmiş, onları lanetlemiş ve Ebu Hüreyre'nin rivayetine göre şöyle demiştir:
"(Küsuf namazı kılarken) ben Cehennem'de Huzai Amr İbn-i Amiri'yi kendi bağırsaklarını (ateş içinde) sürükler bir halde gördüm. Çünkü Amr-ı Huzai develeri salma adak yapanların önderi idi. "
Fakat bununla da yetinmemiş, bir de Huzai tarafından yerleştirilmiş olan yukarıdaki gelenekleri kökünden silmek üzere Kur'an'a özel ayet koymuştur ki, biraz önce sözünü ettiğimiz Maide Suresi'nin 103. ayeti, bu ayettir.
Sayfa 53 - Kaynak Yayınları 3. Baskı 2016