"Düşüncem geç gelişti, biraz geç başladım, biraz da erken bırakmak durumunda kalıyorum. GELECEĞİNİ KAYBETMEK, YAŞANAN ZAMANI DA BOŞLAŞTIRIYOR.* Ne yapalım, henüz biraz daha ayakta durma gücüm var; deneyelim, sonuç almaya çalışalım."
Beyin tümörünü öğrendikten sonra, 3 Ekim 1977'de, günlüğüne böyle yazmış Oğuz Atay ve 70 gün sonra, 13 Aralık'ta, yaşama veda etmiş.
* Büyük harfle ben yazdım.
📚
Roman ve hikaye yazarı Atay, 12 Ekim 1934'te hukukçu ve siyasetçi Mehmet Cemil Atay ile Muazzez Zeki Hanım'ın oğlu olarak Kastamonu'nun İnebolu ilçesinde dünyaya geldi.
Makale ve söyleşileri çeşitli dergilerde yer alan usta kalemin en etkilendiği yazar, Rus edebiyatının usta ismi Dostoyevski oldu.
Atay, 1960'ta girdiği
Oğuz Atay, beyninde oluşan bir tümör yüzünden, 13 Aralık 1977 tarihinde hayatını kaybetti. Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar romanında, kendi kendine ve topluma yabancılaşmış olan roman kahramanı Selim, intihar ederek yaşamına son verir. Oğuz Atay'dan izler bulduğum bu roman kahramanı intihar mektubunda şöyle yazar: "Belki ben tanıdığın
Oğuz Atay, 12 Ekim 1934'te Kastamonu'nun İnebolu ilçesinde dünyaya geldi. Babası, ağır ceza yargıcı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) VI. ve VII. dönem Sinop, VIII. dönem Kastamonu vekili Cemil Atay'dır. İlk ve ortaokulu Ankara'da okuyan Atay, 1951'de bugünkü adı TED Ankara Koleji olan Ankara Maarif Kolejinden,
13 Aralık 1977…
İstanbul Teknik Üniversitesi - Doçent İnşaat Mühendisi Oğuz Atay.
Türk edebiyatının ilk postmodern eseri olan Tutunamayanlar’ın yanısıra Tehlikeli Oyunlar, Oyunlarla Yaşayanlar, Korkuyu Beklerken, Günlük, Bir Bilim Adamının Romanı, Eylembilim ve bir de Topoğrafya adında meslek kitabı vermiştir edebiyatımıza. Türkiye’nin Ruhu adlı kitabını yazmaya maalesef ömrü yetmedi.
Henüz 43 yaşındayken, Gün Apartmanı’nda “Sevinmeyin, daha ölmedim.” sözlerini söyledikten dakikalar sonra gözlerini yummuştur hayata. Hayattaki en büyük gayesi anlaşılmak, tutunabilmek ve bunları yaparken de kendini ele vermemekti. Bireyin iç dünyasını ve bu iç dünyadaki çelişiklikleri, kargaşayı, anlamları en güzel şekilde dile getirmiştir eserleriyle. Aslında hepsinde kendini anlatmış, kendisinin anlaşılmasını istemiştir.
1974 yılında Pakize Kutlu (ikinci eşi/o zamanlar henüz evli değillerdi) ile yaptığı bir röportajında şöyle söylüyor yazar: “Edebiyatın mutfağına girmeden, direkt salonuna dalan adamım ben.” Fakat buna rağmen tıpkı Van Gogh’un tabloları gibi, O’nun da eserleri, O hayattayken yeteri kadar değer görmedi. Hatta günümüzde de yeterince değer görmüyorlar.
Şu an bile ülkemizde “en çok yarım bırakılan kitap” ünvanı istatistiklere göre maalesef ki
Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar (edebiyatımızdaki ilk postmodern) eserine aittir. Gene de, her şeye rağmen onu okumak, anlamak isteyen, anlamak için çabalayan insanlar görmek, biz Atay okurlarını içten içe ne de sevindiriyor…
Bugün, Oğuz Atay’ın vefatının 45. yıldönümünde sevgili yazarımızı özlemle anıyoruz.
#sevgilioğuzataytutunamıyoruz 🥀