Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İngiltere'nin buralarda baskı yapabilmesi ise, buradaki ulusların daima birbirine düşman olması ve dolayısı ile güçlerini kırmaya ve sonra da aracı ya da koruyucu rolü oynamasına bağlıydı. Bunun sonucu olarak İngilizlerin, bazen Kürtleri Ermeniler üzerine ya da Ermenileri Kürtler üzerine, yahut Osmanlıları her ikisinin aleyhine kışkırtmakta çok önemli roller oynadığını görüyoruz.
Sayfa 104Kitabı okudu
Kars'ın teslim olması sırasında, köprü yakınlarındaki bir köyün sakinleri ile Rus gazetecisinin arasında geçen şu konuşma, köylünün dertleri bakımından ilginçtir: «Ah! Yaman geldi Osmanlı, yaman. Hamzamı aldı götürdü, bütün mallarımı götürdü. Atlarımı götürdü. Rus geldi buğdayımı, arpamı alıp götürdü. Evet, Rus aldığının parasını ödedi. Fakat ben şimdi parayı ne yapayım. Bana ve çocuklarıma ekmek için buğday ve üç-beş davarıma arpa lazım. Bunu da şimdi parayla bulmak mümkün değil.»
Reklam
Kürdistan’da hükümlerin indazı hususunda tatbik edilen yollar üzerine inceleme yapanlardan, ingiliz seyyahı Ramzey, gördüğü vahşet sahnelerini şöyle anlatıyordu: “kaymakamın elinde doğrudan doğruya yetki olmadığı halde pençesine düşeni en şiddetli biçimde cezalandırıyor, hayvanlar gibi boğazlattırıyordu.” * Yine 1840 senelerinde musul’da bulunan Ditil şöyle bahsediyordu; “ Hükümete karşı gelme suçu ile itham edilen bir kürdü , şehrin ortasında yaktıkları ateşin üstünde bir saca koydular ve kürdü diri- diri yaktılar.”
Büyük Ermeni yazarı Haçator Abofiyan da, Kürtler arasında uzun süre yaşamış ve çeşitli özelliklerini anlamış bir araştırmacı olarak şöyle diyor: "Eğer Kürt, bir kimsenin malını koruyacağına dair ye- min ederse, yahut birisinin sırrını saklayacağını vaadederse, hayatını vermeyi, taahhüt ettiği hususlara hiyanet etme- ye tercih eder. Nice defalar, fakir bir Kürt, yiyeceğini ve elbisesini kendisinden daha fakir olan bir muhtaca vererek nefsini mahrum etmiştir. Doğu'da yaşayan diğer uluslara oranla Kürtler, kadına daha fazla saygı gösteriyorlar. Eğer Kürtler düzenli ve uygar bir hayat yaşama olanağı bulsalardı, kelimenin tam anlamı ile doğunun en kahraman ulusu olurlardı.
Sayfa 22 - Zilan AkademiKitabı okudu
Bu topraklar kırsal aşiretlerin sürülerini güttükleri sarp dağlarla ve yazları otlak olarak kullandıkları serin platolarla kaplıydı. Bölge pek çok kesimde zengin tarımsal kaynaklara sahipti ve Kitab-ı Mukaddes'te anlatılan önemli olayların ve hikâyelerin geçtiği eski Mezopotamya uygarlıklarının bir uzantısı olduğundan sembolik açıdan da
Sayfa 19 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Kuşkusuz Osmanlı yöneticilerinin bu taktiklerle, Kürtlerdeki üstün savaş gücünü kendi yararlarına kullanma politikası güttükleri açıkça bellidir. Gerek Iran gerekse Rusya ile yaptıkları savaşlarda Kürtler, onların gğvenebildikleri en sağlam güçleri oluşturuyordu. Ayrıca beyler ile sürekli ilişki içinde olmaları ve onları egemenlikleri altında tutmaları, birleşmelerine engel olmak için de en uygun yoldu.
Reklam
Bedirhan Bey, askeri yönden de tecrübeli ve iyi bir kumandan olduğu için, gereken kuvvetleri hızla oluşturmaya başladı. Bu çalışmalarında Bedirhan Bey için Kürtler her türlü yardım kaynağı oluyordu. 1840 yıllarında Bedirhan Bey'in ciddi-disiplinli çalışmaları sonucunda, Kürtlerin egemen oldukları toprakların sınırı Van gölü, Diyarbekir, Musul ve İran sınırına kadar genişledi. Bu yerler ismen Osmanlı devletinin olmasına rağmen, gerçekte ise Bedirhan Bey'in egemenliğinde bulunuyordu. Bedirhan Bey, sadece kendi ulusuna değil, buralarda yaşamakta olan Ermeni, Asuri, Keldani ve diğer azınlıklara da eşit davranıyordu.
Kürdistan geri bir tarım ülkesiydi. Belli başlı kentlerde daha çok Ermenilerden oluşan bir burjuva sınıfı vardı. Toprağın belirli ellerde, kapitalist uygulama normları yerine "ortakçılık" ile işleniyor olması, doğal olarak tarımsal gelişmenin de yetersiz olmasına neden oluyordu. Yerinde sayan tarımsal gelişme toplumun sosyal yapısına da yansıyarak onu durağan kılıyordu. Buna bir de ağır vergi yükü eklenince Kürt başkaldırılarının 19. yüzyılda neden ulusal istemlerden çok, vergilere ve askere alınmaya karşı bir direnme şeklinde olduğu açıklık kazanır.
Ne İran ve ne de Osmanlı hükümeti bu ulusun en önemli meselelerinden biri olan yol sorunu üzerine eğilmemişlerdir. Bu doğal güçlüklerin yanında ve ondan daha önemli olanı, İran ve Osmanlı hükümetlerinin güttükleri «şark istibdadı» politikasıdır. Kürtleri ve Kürdistan'da yaşayan diğer azınlıkları ekonomik ve kültürel yönden daima geri bırakarak, onları sadece savaşlarda kendi saflarında kullanmak politikası bu halkın gelişip, bu geri yapıdan kurtulmasına imkân vermemiştir. İran ve Osmanlı yönetimlerinin bu dayanılmaz baskılarına Kürt derebeyleri de katkıda bulunarak bu ulusun ekonomik ve kültürel varlıklarını kemiriyorlar, ilerlemelerine olanak tanmıyorlardı.
55 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.