" Geçen yıllarla birlikte seninle paylaştığım yaşantıların izi beni terk etmişti. Rüyalarıma bile uğramıyordun. Yıllarca bir anlam verememiştim bu duruma. Ta ki rüyaların hatıralarla beslendiğini öğrenene kadar. Bellekte hiçbir silüet ve birlikte yaşanmış anıların duyguları kayıtlı değilse, beyin çaresizdi; rüyalarımda vücut bulamıyordun. Peki unutmak buysa eğer, öyleyse yıllardır içinde taşıdığım, bildiğim hiçbir tanıma sığmayan, içi bir türlü dolmayan uçsuz bucaksız boşluğun sebebi neydi?"
İlk romanı Babamın Masalı - Bir Osmanlı Kadınının İlk Yolculuğu kitabı ile tanıştığım Tülay Uluser'in ikinci romanı Uçsuz Bucaksız Boşluk.
Bu kısacık roman içerisinde üç farklı dönemde yaşayan üç insanın hayatına dokunuyor.
Esat Mahmut ... 1902-1977 yılları arasında yaşamış olan yazar büyük ,kendi içinde yaşadığı sevgisi ve tefrika yazma süreci ve dönemin Türkiye'sinden bir kesit ile dahil oluyor kitaba.
Yedek subaylığını köy öğretmeni olarak yapan yirmili yaşlarının başında bir gencin köyde yaşadıkları ve duyguları yer alıyor sayfalar arasında.
Babasını kendi tabiri ile tekli yaşlarının yarısına gelmeden kaybeden küçük çocuğunun düşündükleri ve hissettikleri...
Bu üç ayrı hayat harika bir kurgu ile bir araya geliyor. Kitabı bitirince Esat Mahmut kitabı okumadığımı düşündüm ilk olarak. Hemen yazarı , kitaplarını araştırmaya başladım bile
Gerçek olaylar ve kişileri kurguya yerleştirerek aktaran yazarın kalemine bir kere daha hayran oldum.