Saat üç. Bir şey yapmak isterseniz, bu saat ya çok geç ya çok erkendir. Öğleden sonra acayip bir an.
Birini sevmeye koyulmak başlı başına bir iş, bir girişimdir. Güç ister, yürek ister, körlük ister...
Düşünmek istemiyorum. Düşünmek istemediğimi düşünüyorum. Düşünmek istemediğimi düşünmemem gerek.
İnsanın gizlisi saklısı olurmuş, ruh hali değişirmiş, bazı duygular anlatılmazmış...
Bulantı, 20. yüzyılın en etkili düşünürlerinden Jean-Paul Sartre’ın ilk romanı. Bireyin kökten özgürlüğünü vurgulayan varoluşçu akımını anlatan kitap. Günlük biçiminde yazdığı bu kitabında, romanın kahramanı Roquentin’in dünya karşısında duyduğu tiksintiyi anlatıyordu. Bu tiksinti yalnızca dış dünyaya değil, Roquentin’in kendi bedenine de yönelikti. “Varoluş”la yüz yüze gelen Roquentin’in geçirdiği değişimi anlatır. Kitabın başından sonuna kadar bulanım geçiren bir adamın içindeki o kaosu ,duygu değişimlerini ,bitmek tükenmeyen kendinden tiksinmeyi anlatıyor.Kitabın başında" Her şeyi kitapdan öğrendim "derken kitabın sonlarına doğru "Her şeyi hayattan öğrendim"diyor. Karakterimiz kendiyle çelişirken ruhsal durumu hep bir bulanım ve tiksinme içinde. Karakterin ruhsal çöküşüne hazır mısınız?