Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Tuğba Nur
Tuğba Nur
@1tenere
15 Ekim
147 okur puanı
Ocak 2022 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Nasıl da içimizden bir kitap. Okurken her okuyanın "Evet evet tam da böyle bir ruh hali işte içinde bulunduğum durum." demişliği olmuştur muhakkak. Kendi içimizde yaşadığımız muallak tezat duyguları ne güzel süslemiş yazar kelimeleriyle. Her ne kadar ayrılık mektubu gibi gelse de herkes bunun dışında gündelik, kendiyle olan iletişiminden de parçalar bulmuştur. Ya da okuyacaklar için onlar da kendinden parçalar bulacaktır. Çünkü her zaman ne aynı insan olabilir ne de aynı duyguları ilelebet taşıyabiliriz. Yazarın bu durum hakkındaki tutumunu, kimi zaman naçizane diliyle kimi zaman gayet net betimlemesiyle görebiliyoruz kitapta. Şunu da eklemek istiyorum; şu hayatta hepimizin birer Osman'ı olmuştur ya da olacaktır. Hiçbirimiz bir pusula değiliz ve doğru insan da illa kuzey noktası olmayabilir. O yüzden yaşayabilir, yanabilir, veyahut da yanılabiliriz. Ama işin sonunda karşımızda mutlu olduğumuz bir manzarayı da görebilmeliyiz. Yazarın da dediği gibi "Duyguları çok fazla başıboş bırakırsan çeker giderler... Giderler ve dönüp arkalarına bakmazlar bile. Kendisine saygısı olan varlıklardır duygular. Yeteri kadar iyi değerlendirilmedikleri yerde durmaz, daha gerçek hissedecekleri bir yuva aramaya koyulurlar. İşin aslı buna da layıktırlar. " Bize de bu layıklığın farkına varmak düşüyor.
Herkese keyifli okumalar dilerim.
Herkes, her şeydir. Bir yıldızın içindeki her şey senin içinde de var.
"İnsanlar" yazarın okuduğum ikinci kitabı. Bu kitabı da beni fazlasıyla etkiledi. Kitap ; dünyadaki insan yaşantısının, bir uzaylının düşünceleri, eleştirileri ve kendine yabancı olan duyguları deneyimlemesini konu ediniyor.Yazar; okurunu insanın değer kavramını, ötelediği duygularını ve sahte gerçekliğini mantık çerçevesi dahilinde sorgulatıyor. İnsanlığa yönelik eleştirinin bu kadar güzel ve akıcı bir kurguyla anlatılması takdire şayan kesinlikle. Samimiyetle insanın hayatına ve mantığına dokunan nadir kitaplardan olduğunu söyleyebilirim.
Yılın son incelemesi
Aslında o kadar çok söylenecek şey var ki ne desem nasıl başlasam bilemiyorum. Kadın ve kadınlık üzerine yazılmış muazzam bir kitap. Anlamadığım şey ise 2 yıl ahlakı bozduğu gerekçesiyle yasaklı kalmış olması. Toplumun kör olmak için çabası diyebiliyorum sadece buna. Keşke gerçeklerin yasaklandığı kadar suçlar da bu denli kolay yasaklanabilse. Kısaca kitaptan bahsedeyim: Etrafında herkesin adı olmasına rağmen adı olmayan küçük yaştan yetişkinliğe kadar kadının da bir yeri olduğunu sorgulayarak, sorgulatarak anlatan bir kadın görüyoruz. Her bir cümle ders niteliği taşıyor. Senenin okuduğum en iyi kitaplarından birisiydi diyebilirim. Şunu da eklemek istiyorum; ahlak erkeklik ya da kadınlık değil, ahlak insanlıktır.
Okur Takip Önerileri
"Söz’ün hem yokedicisi, hem de sürdürücüsü."
Kitapta 35 yıl boyunca kağıt presleme işinde çalışan Hanta'nın öyküsü anlatılıyor. Tam anlamıyla kitap aşığı bir insan. Öyle ki evinin üzerine yıkılmasından korkacak kadar kitaplarla dolu olması ne denli kitap aşığı olduğunu gözler önüne seriyor. Kimi zaman ironi, kimi zaman trajedik olaylarla karşılaşıyor kitap okurunu. Karakterin ruh halini iliklerinize kadar hissedebiliyorsunuz. Konu bakımından yalnızlaşma, toplumdan kendini soyutlama ve bu sosyallik kaybını da kitaplarla gideren bir kahraman eşlik ediyor öykü boyunca bize. Zamanın hızı ve çirkinliklerini bu şekilde görmezden gelmeye çalışıyor Hanta. Kısacası "Okumak sonsuz bir uykuya dalmamı engellesin, korkudan tir tir titretsin beni diye okuyorum." diyen bir adamın hikayesi anlatılıyor kitapta kısacası. Benim tesadüf eseri karşılaşıp çok severek okuduğum bir kitap oldu kendileri. Eminim ki herkesin kitaptan çekip alacağı konu ve bilgiler de çok çeşitli olacaktır.
Kokulara karşı fazlasıyla duyarlı olan ancak kendi kokusu olmayan Grenouille'un mükemmel bir yeteneğe ve dehaya sahip olmasına rağmen hayatını mahvedecek kadar tehlikeli bir kusuru vardı: İnsancıl duygulardan yoksun, istediği kokuyu elde edebilmek için cinayet işlemekten çekinmeyen bir katildi. Sahip olduğu dehaya karşı kendi benliğini yaratamayan Grenouille toplum içinde de birey olarak bir yere sahip olamadı. Doğduğu andan öldüğü ana kadar sevgiden yoksun olan kendini topluma kabul ettirmeye çalışıp aynı zamanda da insanlardan nefret edip kendini onlardan üstün gören Grenoille'un son derece trajik öyküsünü anlatıyor kitap. Kitabın geneline baktığımızda toplum birey çatışması ve insanlık trajedisinin ne kadar fazla olduğunu da görebiliriz. Yazarın yeteneğini de yabana atmamak gerek tabii, olay örgüsünü mükemmel bir alegori ile anlatmış.
Çok uzun yıllardır hatta kitabın ilk basım yılını baz alırsak 506 yıldır aynı konulardan muzdarip olmamız insanoğlunun sağduyusuzluğu ya da egosundan kaynaklı olabilir mi bilemiyorum ancak bugün bile onca yıl geçmesine rağmen çözülemeyen ya da çözülmek istenmeyen çoğunlukla aynı problemler ile karşı karşıya olmamız ne acı. Bir siyaset ya da sosyoloji uzmanı değilim tabii ama bir insan olarak neyin ne için olması gerektiğinin farkında olan bir halkım sadece. Kitapta da bahsedildiği gibi birine yanlışını göstermeye ya da söylemeyegör; o kişinin kendi çapında ego tatminine girişi, yanlışı bile bile sırf "kötü" bir duruma düşmemek için savunması ve gerektiğinde atalarının düşünce ve söylemlerini kullanıp onlara karşı saygısızlık yapıldığını söyleyerek yanlış savunmasını güçlendirme çabasına girişmesi, aslolan ise atalarının düşüncelerinin kaybolup gitmesine dünden gem vuracak olmasına rağmen bile bile bu saçmalığı sürdürmesi fazlasıyla ironik bir durum. Kitaptan alınabilecek şey çok bence. Hatta şunu açıkca ifade edebilirim ki toplumsal konulara daha doğrusu sorunlara çok güzel değinmiş. Çağımızın distopyasını aydınlatan bir ütopya diyebilirim.
Papalagi
Samao adasında yaşayan aynı zamanda kabile reisi olan Tuiavii'nin Avrupada geçirdiği günleri ve birçok konuda Avrupalı beyaz insanına (papalagi) yaptığı eleştirisini mektup hâlinde halkına anlatmasını konu ediyor kitap . Günümüz uygarlığının zincirlerinin içinde nasıl pas tuttuğunu, bir yerlere varmış olsak da kimsenin nereye gittiğini bilmediği acı gerçeğini tattırıyor. İnsanın birçok şeyi ilerletirken insanlığını, sevgiyi unuttuğunu; paranın bir insanın gözünü nasıl kanla bürüdüğünü, tanrısallaştırdığını basit ama bir o kadar da anlamlı şekilde anlatmış Tuiavii. Yazarında dediği gibi "O, bizim tanrılarımızı kendi ellerimizle yok edip yerine ölü tabular koyduğumuz dünyamızı tanımamıza yardım ediyor." Değindiği birçok noktayla farkındalık yaratabilecek bir kitap olduğunu düşünüyorum. Eminim ki herkese dokunacak nitelikte bir kitap.
Herkes bir gün başladığı yere geri döner.
Her şeyin bittiğini düşünürken şaşırmaya hazır olun. "Karanlık Kız" serinin son kitabı olmakla birlikte tek solukta okunacak bir kitap serisi. Diğer iki kitapta ucu açık bırakılan sorular bu kitapta cevap aynı zamanda da son buluyor. Şunu diyebilirim ki kitabın sonu hakkında çıkarımlarda bulunabilirsiniz ama sonunda şaşırmaya hatta yanılmaya hazır olun derim. Beklenmedik şeyler beklenmedik zamanlarda hayat bulur.
Bu, bir son değil; her şey daha yeni başlıyor.
Serinin ilk kitabı olan Yitik Kız, inanılmaz sürükleyici bir polisiye romanı. Her şeyin bittiğini düşünürken kendinizi yeni bir olayın içinde buluyorsunuz. Kitabı okurken "Daha ne olabilir ki?" cümlesi insanı hayal kırıklığına uğratmaya yetiyor. Çünkü tam olarak daha ne olabilir ki sorusu bizi duymuş gibi hayat buluyor ve şaşkınlıklar silsilesi devam ediyor. Bu tarz kitaplar okumayı seven insanlar için okunması gereken kitaplardan biri kesinlikle.
Hayatınız berbat olsaydı ve sürekli yaptığınız seçimlerden pişmanlık duyuyor olsaydınız ne yapardınız?
Nora, tam da pes etmişken gece yarısı kütüphanesinde pişmanlık duyduğu şeyleri değiştirme fırsatı buldu. Ama pişmanlık neydi ki, neden insan pişman olurdu, belki de pişmanlık en kolay kaçıştı, bahanelere sığınmaktı... Keşkelerle dolu bir hayatın insana ne gibi bir faydası olurdu ki? Bir şeyleri değiştirme şansımız olsaydı ne kadar kalırdık kendimize yaşam tecrübelerimizden. Kitapta da geçtiği üzere pişmanlık duymak çok kolay ama olası tercihlerimizin iyi ya da kötü mü olacağını bilemeyiz. O yüzden elimizde olan şu anı en iyi şekilde yaşamaya çabalamalıyız. İnsanlar istediği için değil kendi istediğimiz için yapmalıyız bunu. Bence bu kitap insanın en temel sorunlarını konu alan ve sorunlara çok farklı bakış açıları getirebilecek nitelikte bir kitap. Herkesin içinde bir nebze de olsa kendini görebilme imkanı hatta belki de pişmanlıklarını ya da problemlerini geniş açıdan görerek çözme, üstesinden gelme fırsatı sağlayabilir.
Ruh mu bedene hapistir yoksa beden mi ruha?
Siberpunk tasavvuru ile kaleme alınan uzaktan kumandalı kız kitabı aslında kulağa bir ütopya gibi gelen reklamların yasaklandığı bir distopyada geçiyor. Hastalığından ötürü çirkin olduğunu düşünen P. Burke her şeyden vazgeçtiği anda hayatının fırsatıyla karşılaşıyor ve fırsat olarak nitelendirdiği durumun hayatını nasıl şekillendirdiğini görüyoruz . Bu fırsat P. Burke'ü, Delphi ile hayallerinin bedenlendiği bir sürece sokuyor. Kahramanımız amacını bulduğunu düşünüyor fakat hayat kendi amacına göre ilerliyor ve P. Burke aşık oluyor.
Günümüz dünyasınına da fazlasıyla ışık tutmuş bir kitap. Dünyanın içine düştüğü tüketim çılgınlığını da gözler önüne seriyor.
Rahat ve tasasız burjuvazi bir hayat yaşayan bir adamın Hayata karşı giderek duyarsızlaştığı, bir günde yaşadığı duygu değişimlerini ve deneyimlerini anlatan bir kitap. Anlam arayışı içinde olan kahramanın gün içinde bir duygu seline kapılıp, bu selin sonunda yaşadığı aydınlanmayı, bastırdığı duyguları ve kendini buluşunu anlatıyor. Herkesin okuduğu ancak herkesin içinde farklı bir yere koyduğu bir kitap olabilir. Bence herkes kendinden bir şeyler bulabilir bu kitapta.
Yüce ve zeki Akhilleus tanrılara benzeyen Akhilleus... Ondan bahsederken bu isimlerin hiçbirini kullanmazdık. '' Kasap'' derdik biz ona.
Mitolojik bir kitap olan kızların suskunluğu ilyada kitabında bahsedilen Troya savaşını kadınların gözünden anlatarak farklı bir bakış açısı getirmiş. Troya savaşında başarılar elde etmiş Akhilleus, Odysseus ve Agamemnon gibi erkekleri değil gölgede kalan köle gibi kullanılan Briseis'in gözünden anlatıyor savaşı. Kadınların yaşadığı zorlukları, sürekli bir yerlerden başka yerlere savruluşlarını, artık özgürlüğü düşünmeyecek kadar kendi gözlerinde de bir nesne haline nasıl geldiklerini bunlara rağmen hayatta kalabilmek için gösterdikleri onca umut ve çabayı anlatıyor.
