Kur’an sıklıkla Allah’ın, “istediğini saptırıp istediğini doğru yola sürdüğünü” söyler (2:26; 4:88; 4:143; 6:39; 7:178; 7:186; 13:27; 14:4; 16:93; 35:8; 39:23; 39:36; 40:33; 74:31). Bu cümle genellikle çoğu İngilizce mealde, “Allah istediğini yanıltır, istediğine doğru yolu gösterir” şeklinde çevrilir. Gramer bakımından iki okuyuş da doğrudur, çünkü adalla fiili iki anlama da gelebilir. Bir anlamı “birinin ya da bir şeyin rehbersiz kalmasına izin vermek”, diğer anlamıysa “birine ya da bir şeye yolunu kaybettirmek”tir. Arapça üzerine çalışan ünlü oryantalist Ignaz Goldziher, şiddetle ilk anlamın doğru olduğunu savunur:
Bu tür ifadeler, Allah’ın ikinci gruptaki insanları doğrudan hataya yönlendirdiği ve yanlışa götürdüğü anlamına gelmez. Söz konusu fiil (adalla) bu bağlamda “yanıltmak” değil, “yanılmasına izin vermek”, yani birisini umursamamak, ona içinde bulunduğu zorluktan nasıl çıkacağını göstermemek anlamına gelir. “Biz onları (nadharuhum) azgınlıkları içinde bırakırız” (6:110). Kur’an’ın bu tabirine dayanarak çölün ortasındaki yalnız bir gezgini hayal edebiliriz: Bu gezgin bir o yana bir bu yana gider, sonsuz bir boşlukta sürüklenir, gideceği yeri, gerçek gayesini arar. Bu gezgin, hayat yolculuğundaki insandır.