Sen nasıl bu kadar Güneş huzmesi ...
Sen nasıl bu kadar tatil gezmesi ...
Sen nasıl bu kadar aşkın öznesi ...
Sen nasıl bu kadar bal süzmesi ...
Sen nasıl bu kadar endemik bakış ...
Sen nasıl bu kadar yokluğu yazda kış ...
Sen nasıl bu kadar ...
Sen nasıl bu kadar ...
Sen nasıl bu kadar sevda lehçesi ...
Sen nasıl bu kadar cennet bahçesi ...
Sen nasıl bu kadar ...
Sen nasıl bu kadar ...
Benim O :)
Sanki, ruhumun bir kısmı yorulmuş da bir zamanlar sevdiği, zevk duyduğu seslere cevap vermiyormuş gibi o eski çekicilik ve parlaklığını artık kaybetmişti.
En başına buyruk sözcükler elimin altında, dilimin ucunda, beynimin içindeler ama büsbütün ele geçmiyorlar. Onların sahibi olmak için yıllardır uğraşıyorum.
Dilimin yorgunluğunu ve yolunda gitmeyen bir şeylerin tatsızlığını duyarım ve her kitaptan sonra söylemek istediklerimin hep eksik, kısa kaldığı duygusuna kapılırım.
Biliyorum, sen de aynı sıkıntıyı duyuyorsun. Sevgini, minnetini içinden geçenler kadar güçlü ifade edemiyorsun. Olsun, ben ne demek istediğini çok iyi anlıyorum.
Yazarken sahteliğe düşmekten, sana yalan söylemekten ve olmadığım biri gibi görünmekten sakınıyorum ve o kadar kendim oluyorum ki dünyaya karşı korunaksız kalıyorum.