Türkiye’nin ‘70ler, ‘80ler, ‘90lar gibi son derece zorlu yıllarına, büyük ölçüde “içeriden” tanıklık ettim.
“İçeride” büyüdüm. Denilebilir ki, kişiliğim de “içeride” şekillendi. Ama ben hiçbir zaman “içeriye” alışmadım, “içeride” olmaya benimsemedim. “İçerisini” hep insan olmanın doğasına aykırı buldum. Hapishanelerde, genellikle uzun süre hapis hükümlüsü kişilerde görülen türden bir “yerleşik” olma duygusuna hep uzak durdum, hiçbir cezaevine “yerleşmedim” yani. Doğrusu, sürekli sürgünler, yeni tipte cezaevlerine yapılan nakiller, sürgünler nedeniyle, buna pek imkân de vermediler zaten.
Sayfa 16 - İletişim Yayınları