Güttükleri rezil kavga bizimle; ama bu kavga
bizden daha çok, bizim kim olduğumuzla ilgili.
Borazan orduları var, kemik kapıcıları, yukarıdan
yağan ve aşağıdan fışkıran paraları, çalışmadan
doldurdukları işkembeleri, kirli sular gibi akan
yalan ırmakları var. Tırnakları uzun, pençeleri
zehirli, gırtlakları geniş. Yapamadıkları tek şey
var: Şiir yazamıyorlar. Türkü yakamıyorlar. Şarkı
besteleyemiyorlar, öykü düzemiyorlar, resim
çizemiyorlar. Güzelliğe değen ne varsa, onlar
orada yoklar: Işıkta barınamayan yarasalar gibi.
Anlarım gece vakti uykumu böldüğünde
hangi dilden ibaret olduğunu o sihrin
renklerini sağarım yüzüme güldüğünde
-çocukluğum sînemde köşe bucak çığrışır
çocukları kadardır güzelliği her şehrin
her çocuk gözlerinde emîn bir şehir taşır..
Bana şiir gelirken kentli hırsız bir celep
Bir göçeri kandırır bir tayı iğdiş eder
Saray sundurmasında şairimsi ve gevşek
içlenişler, işkembe -ve tiksinti ve keder..
Şair-o korkak asker müflis adam adayı
Damarları kupkuru hüznü çok kabadayı
Türkçeyi omuzlamış o yemyeşil bohçayı
Dizleri sarsılıyor kan geliyor ağzından..
Sadece bugün değil, her zaman bütün kadınlarımız baş tacıdır. Analarımız, ninelerimiz, halalarımız, teyzelerimiz ve kardeşlerimiz hepinize saygılar. 8 Mart yerine her gününüz sağlıkla kutlu olsun.
Benden sonra bir daha suya girme tedbirsiz
Bulut kızdı mı bakma itimad etme kuma
Çöküp de bir cigara yakarkenki o ışık
Tanık olsun – bir tanık lazımdır olduğuma
Kalp nakli mümkün ama gönül nakli mümkün mü?
Kalplerin doktorları, gönlün ilahı vardır.
Herkes bilir gecenin, elbet, sabahı vardır.
Bilmezler ki her kulun buna tamahı vardır.
Sanılır ki mutluluk hep geride kalandır
Her dilin hayatında en az bir ahı vardır.
Ve hatta kuşların da tutsak eyvahı vardır.
Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden
Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler, mağlûplar, mahzunlar...