(Kafatasını alır)
Vah zavallı Yorick! Ben tanırdım onu, Horatio, şakalarının tadına doyulmazdı; ne ince hoşlukları olan bir adamdı. Kaç kez sırtında taşımıştır beni. Şimdiyse ne iğrenç geliyor bana! Yüreğim bulanıyor baktıkça. Şurasında dudakları vardı, kim bilir kaç kez öptüğüm. Nerde o şakaların şimdi? O hoş deliliklerin, türkülerin, o birden sofrayı kahkahalarla boğan parlak buluşların? Bir teki kalmadı mı kendi sırtarışınla alay edecek? Hiç mi çenen kalmadı? Haydi, koş kraliçenin odasına; git de ki, yüzüne parmak kalınlığında boyalar da sürse boşuna, bu hale gelece sonunda. Güldür bakalım onunla bunu.
Sayfa 145 - Türkiye iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Ama ne derlerdi? Öldürmeyen acı, güçlendirir miydi? Ya da Bay Wu'nun her zaman dediği gibi: ^Dökülen suyu tekrar geri dolduramazsın.^ Başka bir deyişle, olan olmuştu ve hayat devam ediyordu.
Ama ben kar istiyorum. Karlı havayı gerçekten çok seviyorum. Hiçbir şey o kadar keyiflendirmiyor beni. Pencere kenarında saatlerce oturup yağışını seyredebilirim. Kar yağarkenki sessizlik.