“… öyle geliyordu ki kin, meydana geliş sebebi yok edilince geçen bir histir. Kin böyle kalbin her atışıyla insan vücudunu tutuşturmaz. Kin, üzerinden zaman geçince zayıflar en azından.
“… susanlara, konuşmayanlara, içine atanlara, konuşmaya takati kalmayanlara, sadece izleyenlere kulak vermeliydi dünya. Belki de bir tek susanların içinden geçenler doğruydu.
Çünkü herkesin, içeride veya dışarıda, zamanlı ya da zamansız, yavaş yavaş veya aniden, az yahut çok, dilediği veyahut dilemediği bir biçimde delirme hakkı vardı bu dünyada.
“Mahzun gönül! Sükut et! Güneş bulutlar arasında da neşr-i envar eder Şikayeti bırak! Senin bahtın da herkesin bahtı gibidir: Her hayatta fırtına saatleri, kederli, mazlum günler olmak gerek!”
esir şehrin insanları kitabının devamı olan bu kitapta: başrol karakter kamil bey’in farkına vardığı gerçeklerin ve daha öncesinde olduğu durumlardan dolayı duyduğu pişmanlığı, vatan sevgisinden kaynaklı dönemde suç sayılan bir olaydan dolayı uzun süre hapse mahkum kalması ve hapishanede yaşadığı olaylar anlatılmaktadır. esir şehrin insanları kitabını bitirdikten sonra bu kitabı bulduğum gibi aldım ve okumam dört günümü aldı sadece. dili çok akıcı olmasıyla beraber sade olmasına karşın betimlemeler, karakterlerin psikolojilerinin tasvirleri fazlasıyla tatmin edici.