Hani çiçekler vardır- sanarsın, hep tomurcuk kalacaklar(öylesine uzun sürmüştür ki gelişmeleri, serpilmeleri,olgunlaşmaları); oysa, gün gelir , inanamadığın bir hızla, pırıl pırıl açıverirler ya - işte, öyle: birdenbire gelverir yaşamanın anlamı...
Sanki sol kaburgamın altında bir yerde bir ip varmış da bu ip, senin sol kaburgana sımsıkı bir kördüğümle bağlanmış. Öyle sanıyorum ki aramıza dağlar, denizler girerse bizi birbirimize bağlayan bu ip kopacak. O zaman da için için kanlarım akacakmış gibi bir kuruntuya kapılıyorum...
Kadınların çoğunlukla çok sakin olduklarına inanılır. Ama, kadınlar da tıpkı erkekler gibi duygu sahibidir. Erkekler gibi onlar da zekalarını, kabiliyetlerini işletmek için bir hareket alanına muhtaçtırlar. Üzerlerindeki baskı ağır, sürdükleri hayat çok durgun olursa acı çeker, bundan zarar görürler. Onlardan zamanı daha boş olan erkeklerin ''Kadınlar yemek pişirip çorap örmekle, piyano çalıp nakış işlemekle yetinsin.'' demeleri dar kafalılıktır! Bir kadın geleneklerin kendisi için yeterli gördüğü şeylerden daha fazlasını yapmak, öğrenmek isterse onu kınamak, alaya almak düşüncesizliktir.