Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ragıp Reis

Ragıp Reis
@Ailenizintarihogretmeni
Michelangelo'nun 87 yaşında söylediği çok değerli bir cümlesi var: “Ancora Imparo. Yani, “Hâlâ öğreniyorum.”
Öğretmen
Arhavi
Trabzon
327 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
608 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Esbabü’n Nüzul
Esbabü’n Nüzulİmam Suyuti
8.8/10 · 32 okunma
Reklam
Mekke'de Peygamber'i aramak...
Suudiler acayip bir güruhtur. Mekke'de bir hacı, İslâmiyetin doğduğu muhiti ve coğrafyayı boşuna aramasın. Hz. Muhammed devrinden hiçbir iz kalmadı. En son Hz. Hatice'nin mezarını ortadan kaldırdılar. Sorunca "biz mezara taptırmayız" diyenler Vahhabi inançlarına sığınıyorlar. Ama yıkılan yerin üstüne hemen Batı'nın büyük otelcilerinden gelen sermaye ile büyük oteller dikiliyor. Beytullah gökdelenlerin arasında kalmış; tepeden bakan otellerde ne oluyor kim bilir...
Haydi bir mucize göster...
Kureyşliler Yahudilere gelip şöyle dediler: "Musa sizlere ne gibi mucizeler getirdi?" Yahudiler, "Asâsı ve bakanlara bembeyaz görülen eli" dediler. Hıristiyanlara gidip, "İsa nasıldı?" diye sordular. Onlar da, "İsa anadan doğma körü, alacalıyı iyileştirir, ölüyü diriltirdi" dediler. Bu sefer Hz. Peygamber'e varıp şöyle dediler: "Haydi bizim için Rabb'ine dua et, Safâ tepesini altın yapsın." O da Rabb'ine dua etti, bunun üzerine, "Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır" âyeti nâzil oldu. İşte bunun üzerinde düşünmelidirler.
Sayfa 151Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Âl-i İmrân Suresi, 144. Ayet
Uhud günü Müslümanların başına felaket gelip çatınca ve Resulullah hakkında, "Öldürüldü" diye seslenilince, bazıları, "Eğer o bir peygamber olsaydı öldürülmezdi" dediler. Bazı sahabiler ise, "Peygamberiniz ne için savaştıysa siz de Allah size zafer verinceye yahut ona kavuşuncaya kadar savaşınız" dediler. Bunun üzerine yüce Allah, "Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz?..." âyetini inzâl buyurdu.
Sayfa 142Kitabı okudu
İnsan fıtratı…
Bazı insanlar mahsullerinden en kötülerini seçiyor ve bunları sadaka diye veriyorlardı. Bunun üzerine, "Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın" âyeti nâzil oldu.
Sayfa 116Kitabı okudu
Reklam
"Dinde zorlama yoktur" âyeti, Husayn adında Sâlimoğulları'na mensup ensardan bir kişi hakkında nâzil oldu. Kendisi Müslüman olduğu halde iki oğlu Hristiyan'dı. Resulullah'a, "Ben bunları İslâm'a girmek üzere zorlayayım mı? Çünkü bunlar Hristiyanlık'tan başka bir dine bağlanmayı kabul etmiyorlar" dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ bu âyeti indirdi.
Sayfa 114Kitabı okudu
“Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar; zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir" (Nisâ 4/10
Sayfa 100Kitabı okudu
İnsan, umuduyla birlikte hayatın anlamını da kaybeder: Hayat mutsuzluklarla doluysa bir hiç olur, insan da sonunda kendi kendine sorar: "Yaşamak neye yarar?"
Sayfa 124Kitabı okudu
Ölüm: Hep başkasının başına gelecek olan son ;)
Somut mutluluk beklentilerimiz ve arzularımız bizi ahiret kaygısından uzaklaştırıyor. Böylece bir bakıma sanki hayat hiç bitmeyecekmiş gibi bir yanılsamaya kapılıyoruz. Ölüm bizi hep yakalıyor ama biz ömrümüz boyunca onu düşünmekten kaçınıyoruz. İnsanların sefalet içinde, zahmetli bir hayat sürdüğü korkulu dönemlerde, tarihin karanlık anlarında, ahirette sonsuz bir mutluluğa kavuşma umudu bir tür panzehir etkisi yaratıyordu. Hayatın maddi olarak kolaylaştığı bugün, bu cennet imgesi giderek siliniyor.
Sayfa 123Kitabı okudu
Bireyciliğin alıp götürdüğü...
Kolektif tensellik duygusunu biraz kaybettik. İç içe olmanın, sürekli ilişkide bulunmanın, birlikte yaşamanın ne demek olduğunu unuttuk. Kuşkusuz zahmetli ama coşkuluydu öylesi. Gerçek bir demokrasi elde ettik ama teknokrasinin ve duyarsızlığın hayaleti kol geziyor artık.
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
Yahudilerden Râfi' b. Huzeyme, Resûlullah'a, "Eğer söylediğin gibi Allah katından gönderilmiş bir elçi isen o seni gönderen Allah'a söyle, gelip bizimle konuşsun, kelâmını duyalım" demişti. Bunun üzerine Allah, "Bilmeyenler, 'Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!’ derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (anlayışları) birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum için açıkladık" âyetini indirdi.
Kureyşliler Resûlullah'ın Mescid-i Harâm'da Kabe'nin yanında namaz kılmasını engellediler. Bunun üzerine Allah, "Allah'ın mescidlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir (Başka türlü girmeye hakları yoktur). Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır" âyetini gönderdi.
18. yüzyılın Paris'i...
Halkın büyük bir çoğunluğunun en büyük derdi hayatta kalmaktı ve ekonomik, toplumsal ve politik açıdan alabildiğine bağımlıydı. Doğruyu söylemek gerekirse, fiziksel olarak yıpranmış, sakatlanmış, pestili çıkmış bir toplumu gözümüzün önüne getirmeliyiz, ayrıca her yıl yirmi bin çocuğun sokağa bırakıldığını, ayrıca dilenciliğin çok yaygın olduğunu (nüfusun üçte birinden fazlası dileniyordu) hesaba katmalıyız. Dolayısıyla, mutluluk hayatta kalmakla eşanlamlıydı.
Sayfa 112Kitabı okudu
135 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Mutluluğun En Güzel Tarihi
Mutluluğun En Güzel TarihiAndre Comte-Sponville
7.8/10 · 142 okunma
Yoksul insanın, derlerdi, düşünceleri olamaz, o mutlu mu yoksa mutsuz mu olduğunu bile ayırt edemez ki. Aydınlanma çağının filozoflarının gözünde halk bilinçsiz bir kitleydi. Bununla birlikte polis ve hastaneler kendi paylarına halkın "iyiliği", için çalıştılar, bunun tek sebebi aşırı mutsuzluğa düştüğünde insanların ayaklanıp toplumsal düzene tehdit edebilmesi olsa bile.
1.908 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.