Hayat böyledir; güç anların gizli bir işlevinin olduğu, bizi büyüttüğü, o anda ender olarak fark edilir. Melekler büyücü kılığına girer ve çirkin ambalajlara özenle sarılmış harikulade hediyeler getirirler bize.
Her birimizin dünyayı değiştirebileceğine inanıyorum. Teslim olmamak, doğru bildiğinden şaşmamak, değerlerini çiğnetmemek koşuluyla. Yoksa olup bitenin suç ortağı oluruz.
Ama bilmiyordu ki vücudun ruha ihanet etmediği anlar pek azdır. Ne çok ister insan büyük kederlerin ardından ölüp gitmeyi de, başaramaz. Ruh, başına kara bir hale takarak göğe yükselmek için çırpınır ama vücut dünyalıdır; yer, içer, yaşar.
Anlaşılan bazı insanlar şiddetten hoşlanmakla kalmıyor, buna açlık duyuyorlardı. Acı hissetmek istediklerinden değil, zaten acı çekiyor olmalarından ve çektikleri acıyı daha hafif bir acıyla bastırma ihtiyaçlarından kaynaklanıyordu bu.
Sanat ve edebiyat çok yaşlı olduğu için geçmişe fazlasıyla değer verir. Bilim ve teknoloji ise gençtir ve asla eskiyi kutsamaz. Geçmiş bilgilerden önemli dersler çıkarır ama yönü her zaman gelecektir.
…korkma çünkü dünya sana gösterildiği gibi kasvetli bir bataklık değildir. Aksine üzerinde, görüp görebileceğin en müthiş mucizeleri barındırır. Tek ihtiyacın nasıl bakman gerektiğini bilmek.
Basit çocuk ruhunda derinden derine bir şeyler değişiyordu: Hayata dair, hani içinde hepimizin bazen kederli, bazen neşeli köleler olduğumuz hayata dair, bazı gerçekleri kavramaya başladığını hissediyordu.
…akıllı bir çocuktu, ama insanların birbirinden farklı olduğunu, bu farklılıkların nedenlerini kavramak için acı çekmemiz gerektiğini henüz öğrenmemişti.