...ateşin başında oturup temizlikçi kadının gelmesini beklerken sürekli ne denli kederli olduğumu düşünüyordum; ne varki bu kederimin sebebini de bu durum ne zamandan beri devam ettiğini de biliyordum; içimdeki bu kederin varlığını tam olarak hangi gün idrak ettiğimden, hatta bunu idrak eden kişinin aslında kim olduğundan bile emin değilim.
( Belki de hayatta bizi en çok etkileyen duygular, alıntıda da olduğu gibi varlığını ne zaman idrak ettiğini bilmediğimiz ve fark ettiğimizde de kendimize yabancılaştığımız dönemlerdeki duygulardır.)
Zaten yaşamımız boyunca en büyük zaaflarımız, en nefret ettiğimiz insanlar yüzünden açığa çıkar, keza yaptığımız en büyük kötülüklere onlar vesile olur.
Fakat içinde bulunduğumuz kendini gerçekleştirme çağında, insanın hayatımdaki birinci tercihten başkasıyla yetinmesi iradesizlik olarak görülüyor, ayıplanıyordu. Kaderin sandığın şeye boyun eğmek, onurlu bir hareket olmaktan çıkıp korkaklığa dönüşmüştü bir yerlerde. Mutluluğa ulaşma baskısı bazen zulüm şeklini alıyordu, mutluluk herkesin ulaşabileceği ve ulaşması gereken bir şeymiş de, bu uğurda verilecek en küçük bir taviz dahi bireyin kendi kabahatiymiş gibi.