Kitap bana yer yer Albert Camus'un Yabancı kitabından sayfalar okuyormuşum gibi hissettirdi. Yabancı kitabında olduğu gibi Fakirlik Edebiyatında da bir sahiplenememe durumu vardı. Bu sahiplenememe özellikle İhtiyar'a karşı kendini ciddi şekilde gösterdi. Kahramanımıza yol gösteren ve hayat hakkında kendi tecrübelerinden yola çıkarak ders vermeye çalışan ihtiyar yeri geldiğinde yanlış yollara saptığı da oluyor.
Hiciv noktasına gelecek olursak kitapta en çok hoşuma giden de; yavru domuzcuğun evin içerisinde kötü kokusuna ve evin yakınından geçen insanları bile rahatsız edecek derecede kötü kokusuna rağmen büyütülüp artık bir zamandan sonra evden çıkarmak istedikleri zaman kapıdan çıkmayacak noktaya gelmesi günümüzde yaşadığımız toplumda bana bir hayli tanıdık geldi. Bazı şeyleri kendi elllerimizle gereğinden fazla büyütüp ve büyüttüğümüz şey artık kontrol yada dayanamayacağımız konuma geldiğinde ve onu elimizden çıkarmak istediğimizde buna gücümüzün yetemeyeceği gibi...
Kitabın sonunun güzel bağlanması yazarı benim gözümde bir tık daha üste taşıdı.
Fakirlerin bu dünyada sadece zenginlerin hayatını görmeye geldikleri bir başka ülkenin edebiyatında görmek yine şaşırtmadı.
En sonunda köylülerin o düzenbaz hocaya inanıp, onu küçümsediklerini anlayınca o soğuk okul odasına gidip sanki bütün bu yaşananlar onun suçuymuş gibi kendini dünyaya kapatması... Sözün bittiği yer.