Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alperen Arslan

Bir milletin ataları, asırlarca o kelimelerle duymuş, onlarla düşünmüş; birbirlerini ve evlatlarını o kelimelerle sevmiş; bu kelimeleri tâmamıyle millî bir sanatla işleyip güzelleştirmiş ve kendi millî musikîsiyle seslendirmişse… evlâtlar artık o kelimelere düşman kesilemezler!
Reklam
Burada cesaretle söyleyebilirim ki yeryüzünde nice insan, böyle büyük bir sanatın, böyle şerefli bir hizmetin vazifelisi olduğunu düşünmemiştir. Çünkü bilindiği ve zannedildiği gibi, bu güzel hizmet, yalnız dil ve edebiyat hocalarının vazifesi değildir. Muallimler, hangi dersin hocası olursa olsunlar Türk çocuklarına her şeyden çok Türkçeyi öğretecek, onlara, ana dillerinin ses ve söz güzelliklerinden, ifâde ve mânâ zenginliklerinden güfteler ve besteler vereceklerdir. Öğretmen değil de anne ve baba iseniz, abla ve ağabey iseniz, bu sizin daha sevgili vazifenizdir. Yavrularınıza, sözlerini halk dehâsının yarattığı ve bestesi yine halk sanatından yükselen “ninni”ler söylemekten başlayarak öğreteceğiniz en güzel şey “Türkçe”dir.
Güneşin sızmadığı bölgelere, yerle gök arasında yapayalnız insanlara mutluluğu sunacak varolmak kavgası için sulanmış gözlerine yaşamak hırsını doldururdu. Bütün karamsar bakışları sevinçle kucaklaştıracak olan Varolmak Kavgası ne kadar da kutsaldı... Kavgaların en yücesi, ne yazık ki en yalnızı idi... Bize beynimizi damla damla geri verecekti bu kavga... Bir gün kavgacıları ordu ordu çoğalacak... O öpülesi eller bağrımızdan doğacak doğan güneşten tas tas alıp dünyaya saçacaklar... Ölüme mahkum insana ölmemeyi öğretecekler.
Sayfa 240 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Nasıl dün Avrupa'ya karşı isek, bu gün de vatanımda esecek rüzgarlara yüksek basınç merkezleri olabilecek her ülkeye karşıyım. Bu suç ise işte elinizdeyim. Neden karşıyım? Şöyle büyük şehirlerimizin birinde bir gezinti yapın; mahalleler görürsünüz bizimle hiç ilgileri yoktur. Özendikleri milletler gibi olmaları da mümkün değildir; onların kültür kaynakları değişiktir çünkü. Nasıl ki ceddimiz Sultanahmet Camiini yapabilmişse, çok tanrılı Yunanların ellerinden de güzel heykeller çıkmıştır. Maddenin şekli onu yoğuran insanın ruhuna bağlıdır.
Sayfa 232 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
İnsan alışkanlıklarının esiridir. Esir, muhakemesini kullanamayacağından yaptığını değerlendiremez. Esareti devamlı sürer gider. Halbuki insan Allah'ın verdiği beyni kullanmanın yollarını aramalıdır.
Sayfa 226 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Reklam
Issız ufuklarda tren dumanlarını savurarak çığlıklar atıyordu. "...Bin yıldan beri mezarımız olan bu kıraç yerler!... Anaların gözyaşı, gelinlerin hıçkırığı ile yoğrulmuş dağlar! Cılız suların kenarlarında tek tük sıtmalı söğüt ağaçlarından başka bizlere bir şey vermeyen vadiler!..." diye zihninden geçirirken önünden akan çıplak dağları seyrediyordu.
Sayfa 108 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Sana müjdeli haberler getirmeyi ne kadar isterdim. Fakat gerçek çok acı! Anadolu içten içe kemirilmiş. Tarihin teknesinde yoğrulan gelenekler iskelet gibi ayakta duruyor. Dışarıdan bakınca gözlere çarpan bu iskelet bünyeyi de sıhhatli gösteriyor. Yaklaşınca hiçbir şey kalmadığı anlaşılıyor. Erdemlilik duygusu, vatan ve millet sevgisi kitaplarda kalmış
Sayfa 78 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Çocuklar yarınlarımızdır. İdealist, günlük yaşantıya sırt dönmüş insan demektir. Genellikle yalnızdır. Bir şey beklemeden, kimsenin görmediği yerlerde elinden gelen hizmeti yapandır. Uygarlıklar ülkülere gönül verenlerin malıdır; yığınlar ise onlardan yararlanırlar. Toplumda mevkiimiz olmazmış! Olsa ne olur, olmasa ne olur?
Sayfa 60 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Anın hazzına varmak için didinmek, ömrü bu yolda tüketmek ne hazindi? Yığınların yararlandığı uygarlıklar kalabalıkların malı değildi. Gazaliler, Mevlanalar, Yunuslar, Descarteslar, çağlardan çıkarılırsa karanlık gürültüden başka bir şey kalmazdı.
Sayfa 55 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
İslamcıların savunduğu düşünceler teorik olarak Vehhabilerle örtüşür. Her iki cephe de tarihte İslamla hayat arasında münasebet kurulamadığını vurgular.
Reklam
Meselenin özü Erol Güngör'ün şu ifadesindedir: Bizim Cumhuriyet'ten önceki cemiyet hayatımızın her safhası, İslamiyet ile iç içe girmiş olduğu için onun ayrılmaz bir parçası gibi görülüyordu, bu yüzden eski hayata her türlü karşı çıkış da İslâm'a karşı çıkış olarak şiddetli infial uyandırmıştır.
Kestirme ve samimi bir hükümle denilebilir ki kültür dinin ete kemiğe bürünmüş hali olduğuna göre Osmanlıya sadakatsizliği bir fazilet olarak gören ve hayat hakkında hiçbir fikirleri olmadığı için kendilerinden evvelkileri unutturmaya çalışan Vehhabilerin tarihi tecrübeye karşı sergilediği tavır; gizli atelik olarak nitelendirilebilecek bir niteliğe sahiptir.
İnsanlar öte dünyayı bu dünyaya yaklaştıran yatırları manevi bir silah haline getirerek hayata mâl olan değerleri kendiliğinden muhafaza altına alırlar. Bu, her şeye rağmen hüküm süren tasavvufun zaferidir. Nitekim Köprülü-zâde Fuad, "her büyük şeyhin ölümünden sonra âmme muhayyilesi onu bir kerâmet hâlesiyle ihata etmekte idi" derken Tanpınar da aynı hissiyatı şöyle dile getirir: "Medeniyetimizin sevdiği insana ölümden sonra verebileceği en büyük pâye evliyâlıktır". Erol Güngör de şunu söyler: "Türbesi ve yatırı olmayan bir Müslüman kasabası mümkündür ama böyle bir Türk kasabası düşünülemez".
Kelâm ilminin İslâm'da yeri olmadığını iddia eden Vehhabiler ise Mu'tezile'nin tenzih anlayışını aktüel kılan bir anlayışı harekete geçirirler. Felsefe yaptıklarını zannederler. Hayatı gürültü ile doldururlar. Allah'ı insan idrakine yaklaştırabilecek bütün yolların önünü keserler. Muhammed b. Abdülvehhab burada asrını kaybeder, fikrini yitirir, üstadının bir çeşit müsveddesi haline gelir.
"Kur'an İslam"ı diyerek Allah'ın cebinden peygamberi çalmaya kalkışanlara, "Sünni değil Müslümanız" diyerek ameli sahayı ipe çekenlerin aynı istikametin yolcuları oldukları su götürmez. Bunlar genel olarak tasavvufu irrasyonalizmin bir çeşidi olarak görürler."Mistik adamın Türk olması mümkün değildir" hükmünü vermekten imtina etmezler. Bilmezler ki Vehhabiliğin fiili tenkidi tasavvuf ve tarikatlar etrafında toplanır
Sayfa 17 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
74 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.