Her köşe başına kamera, her kapıya güvenlik görevlisi, her sokağa polis koysak da caniliğin, hırsızlığın önüne geçemiyoruz. Ön kapıyı kitlesen, arka kapıdan giriyor.
Tüm hırsızları hapse tıksak, tıkabilsek, ideal toplum olabilir miyiz? Hadi her mahalleye bir hapishanenin olduğu, her suçun suçüstü yapıldığı, mükemmel polis teşkilatının bulunduğu
HİÇ NAMAZ KILMADAN CENNETE GİDEN SAHABİ
Hayber savaşında, mülümanlarla yahudilerin mücadelesinin kızıştığı esnada, yahudilerden birine çobanlık yapan biri(Yesar), Efendimiz (sav) ile karşılaşır ve kendisine İslam'ı anlatmasını ister.
Efendimiz (sav) "şimdi sırasımı, başka zaman gel" gibi cevap vermez, oturup İslam'ı o çobana anlatır. Yüreği İslam'a ısınır ve müslüman olur.
Daha sonra yahudi birinin çobanı olduğu ve yanında koyunları olduğunu efendimize söyler. Müslümanların günlerdir aç olmalarına rağmen koyunları kesip yemek yerine "İslam'ın emanete ihanet etmemeyi emrettiğini" hatırlatarak koyunları kaleye doğru yollamasını söyler.
Sürüyü kaleye soktuktan sonra, imanından gelen heyecanla hemen müslümanların safına gelip savaşmaya başlar. Daha sonra bir namaz vakti bile üzerinden geçmeden şehit olur.
Bu olay sahabiler arasında şöyle konu olur:
- Bilin bakalım hiç namaz kılmadan cennete giden kimdir?
- Şehit çobandır.
Ben modern adamım da onun için! Aksi kabil mi? Bütün zahiri hürriyetler gibi o da beni kendine çekecekti tabiî. (357. S.)
*
Yavrum, ben biraz eski adamım, yani takvimin adamı değilim. (362. S.)