Rivayet edildiğine göre, Hz. İsa (A.S.) der ki:
"iyilik şu üç şeyde belirir: Dilde, bakışta ve susuşta. Allah (C.C)'i zikretmenin
dışında kalan konuşma, boş sözdür. İbret almaktan başka amaç taşıyan her bakış
hatadır.
Düşünce içinde geçmeyen her sükût de oyalanmaktan başka bir şey değildir.
Dünyayı bırakmak, onun gelişmeleri hakkında fikir yürütmekten ve hazlar
peşinde koşmaktan vazgeçmek ile olur. Çünkü düşünce, nefse (benliğe, şahsiyete)
bağlı olduğu için dileği doğurur. Helâl olmayan şeylere bakışlarını salmaktan
sakın, çünkü bakış hedefine varan bir ok ve buyruğunu dinletebilen bir padişahtır."
Mücahid (Rahimehullah) buyurur: «Abdullah Ibni Ömer {Hz. Ömer'in oğlu) bir
gün bana söyle nasihat etti:
«— Sabahladığın zaman içinden "Akşam ne yapacağım" diye düşünme. Akşamı
bulunca da «Yarın ne olacak» diye şüphelenme: Yaşarken ölümün için. Sıhhatli
iken hasta olacağın günlerin için tedbirini al; çünkü yarın adına ne olacağını
bilemezsin.»
Konuşan konuşamayan bütün canlıların dili olduğu halde balığın neden dili yok?
Söylendiğine göre meselenin hikmeti şudur: Ulu Allah (C.C) Hz. Âdem'i (A.S.)
yaratıp meleklere. O'na secde etsinler diye emredince İblis hariç, bütün melekler
O'na secde etmişlerdi. Bunun üzerine ulu Allah (C.C) onu melek kılığından çıkarıp.
Cennetten kovmuştur.
Cennetten kovulunca yeryüzüne inen İblis denize gider ve ilk karşılaştığı canlı,
balık olur. iblis ona Âdem (A.S)'in yaratıldığını haber verir, arkasından Hz. Âdem
(A.S.)'in kara ve denizde yaşayan her türlü canlıyı avlayabileceğini bildirir, balık
de bu haberi diğer canlılara ulaştırır; bunun üzerine ulu Allah (C.C) balığın dilini
kökünden yok eder.
Bildirildigine göre namaz kılanlar çoktur, fakat namazını huşu içinde kılanlar
azdır. Hacca gidenler çoktur, fakat yaptığı haccın icaplarina uyanlar azdır. Kuşlar
çoktur, fakat bülbül azdır. Âlim çoktur, fakat bildiğine göre âmel eden âlim azdır.
Ibni Abbas'dan (R.A.) rivayet edildiğine göre. Peygamber (S.A.V.)`imiz buyurur
ki:
"Nice tevbekar kimseler vardır ki. Kıyamet günü kendilerini tevbe etmiş sanarak
Allah (C.C)'in huzuruna gelirler. Oysa ki, gerçekte tevbe etmiş değildirler."
Çünkü onlar tevbenin aşağıdaki esaslarını tamamlamamışlardır. Tevbenin esâsları
şunlardır:
1) Pişmanlık duygusu.
2) Terkettiği günahı bir daha işlememeye kesin karar vermek.
3) Haksızlığa uğratılanlara mümkün ise haklarını geri verip elden geliyorsa bu
hususta helâlliklerini almak.
4) Bu mümkün değilse tevbe eden kimsenin gerek kendi hesabına ve gerekse
haksızlık ettiği kimseler namına Allah (C.C)'dan sık sık mağfiret dilemesidir.
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Güneş battığı yerden doğuncaya (Kıyamete) kadar ulu Allah (C.C) gece günah
işleyenlere gündüz,
gündüz günah işleyenlere de geceleyin elini uzatır."
Bir defa Süfyan'üs - Sevrî, Harem-i Serifi tavaf ederken her adım başında Peygamberimize (S.A.S.) salâtü selâm getiren bir adam görür, der ki: «Behey
adam! Sen tesbih ve tehlili bırakmışsın, kendini tamamen Peygamber'imize salât-
ü selâm getirmeye vermişsin, bu husûsda bir bildiğin mi var?» dedim.
Bana «Allah (C.C) günahını
Rivayete göre Hatem ül.Asam'a (R.A.) namazı nasıl kıldığı hakkında soru soruldu,
o da Şöyle cevap verdi: «Namaz vakti girince güzelcene abdest alır, namaz
kılacağım yere varırım. azalarım verine otursun diye önce bir müddet otururum.
Sonra kalkar.
Kaşlarımın arasında Kabe. ayaklarımın altında Sırat köprüsü,
sağımda cennet, solumda cehennem, arkamda ölüm meleği olan Azrail varmış
gibi farzederek ve kılacağım son namazmış gibi kabul ederek korku ve ümid arası
bir ruh hali içinde
usulüne uygun bir tekbir alarak namaza dururum.
Düzenli bir şekilde «Fatiha» ve «zammı sure » okurum, tevazu içinde ruküa
vararak huşu içinde secdeye kapanırım. Sonra sol ayağımın dışını yere, sağ
ayağımı baş parmak üzere dikerek bağdaş kurar, otururum,
bu yaptıklarıma ihlas halini katarım. Sonunda «kıldığım namaz acaba kabul oldu
mu, yoksa olmadı mı» bilemem.
Bunun üzerine İblis tekrar ortaya çıkarak der ki, «ya Rabb'i! Adem'in soyundan
peygamberler yarattın, onlara kitaplar indirdin, hani benim elçilerim» Allah
«kâhinler» diye cevap verir. Şeytan «kitaplarım ne olacak» diye sorar. Allah
«vücudlara döğmeler yolu ile işlenen yazı ve resimler» cevabını verir. Şeytan
«sözüm ne olacak» der. Allah «yalan» diye karşılık verir. Şeytan «Kur'ânım ne
olacak» der. Allah «şiir» diye cevap verir. Şeytan «müezzinim kim olacak» der.
Allah «çalgı âletleri» diye cevap verir.
Şeytan «mescidim neresi» der. AlIah «çarşı ve pazar» diye karşılık verîr. Şeytan
«Evim neresi» diye sorar. Allah «hamam» diye cevap verir..
Şeytan «yiyeceğim ne olacak» der. Allah «üzerinde adım anılmayan her türlü gıda
maddesi» diye karşılık verir.
Şeytan «ne içeceğim» der. Allah «sarhoşluk veren bütün içecekler senin»
karşılığını verir Seytan « tuzağım neler olacak» der. Allah «kadınlar» cevabını verir.
Mü'minin her zaman abdestli bulunması gerekir. Her abdest bozduğunda abdest
tazeleyerek iki rek'at namaz kılmalıdır. Nerede oturursa otursun, kıbleye yüzünün
dönük bulunmasına dikkat etmesi gerekir. Kendisini daima Peygamber'imizin
(S.A.S.) huzurunda oturuyormuş gibi farz ederek ona göre kendisine çeki düzen
vermelidir. Ta ki, bu düşünce altında her hareketi vakar ve ağırbaşlı olsun,
kabalıklara katlanarak her çirkin harekete karşılık vermesin, kusurlarına karşılık
hemen istiğfar etsin, kendini ve amelini beğenip böbürlenmesin. Çünkü kendini
beğenmek, şeytanın sıfatlarındandır. Tersine kendini küçümsesin, buna karşılık
salihlere hürmet ve mühimseme nazarı ile baksın. Çünkü salihlere hürmet
etmeyi bilmeyenleri Allah (C.C.) onlarla birarada bulunma nimetinden mahrum
eder. İbadete hürmet etmeyi bilmeyenlerin de Allah, kalblerinden ibadet lezzetini
çıkarır.