Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aslanbey

Aslanbey
@Aslan_akbey
Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim... Benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim...
Geçti, geçti mevsimler... Süpürüldü takvimler. Gidenlerden kalan şey; Duvarlarda resimler, Mezarlarda isimler... Geçti, geçti mevsimler...
Reklam
yasını tutuyorum kararttığım düşlerin yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda amansız bir ütopya üfleyen pencereler lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi önümde haksızlığın hesaba çekildiği hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer arkamda kare kare ömrümü belirleyen hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler söyle nasıl aşarım pişmanlık dağlarını yeniden bir nil olup taşarmıyım çöllere kim giydirir başıma tacını nihayetin kim takar bileğime hürriyet künyesini karada balık gibi nasıl yaşarım söyle Rüveyda, seziyorum tahammülün kalmadı ama dur boşaltayım bütün çığlıklarımı asırlardır köhne barınaklarda çürüyen küflenen çığlıklarımı at vuruldu, içim paramparça Rüveyda gölgelerin ardına sakladım kusurumu sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin ben burda damla damla eriyip akıyorum yinede çiğnetemem kimseye gururumu istenmediğim yeri sessizce terk ederim hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu mahzun bir derviş gibi boyun büker giderim...
Bu ısmarlama yüzler yokmu Rüveyda bu yapmacık bebekler gözyaşı akıtırken gülenler yokmu beni kahrediyor geceler boyu...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir hicran çölüne bıraktın beni Kalbine girdiğim yolu kopardın Yaydın üzerime yalan gölgeni Adını andığı dili kopardın İçimden boşluğa savruldu külün Hüznün ateşiyle yandı kakülün Yıllardır ruhumda öten bülbülün Her seher konduğu dalı kopardın Uzattıkça sana boş ellerimi Birer birer yıktın hayallerimi Bilmem, ölü müyüm, yoksa diri mi Saçımdan son siyah teli kopardın Gönlümde aşkınla hergün yeşeren Göğü yıldız yıldız önüme seren O güzel, bembeyaz gülü kopardın Nurullah Genç
Terketmedi sevdan beni, Aç kaldım, susuz kaldım, Hayın, karanlıktı gece, Can garip, can suskun, Can paramparça... Ve ellerim, kelepçede, Tütünsüz, uykusuz kaldım, Terketmedi sevdan beni... Haberin var mı taş duvar? Demir kapı, kör pencere, Yastığım, ranzam, zincirim, Uğruna ölümlere gidip geldiğim, Zulamdaki mahzun resim, Haberin var mi? Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş, Karanfil kokuyor cıgaram Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...
Reklam
Aslanbey tekrar paylaştı.
"Hayatımın üzerinde düşünmeğe başlamıştım. Bütün iradem, bütün gayretim bir daha o eski sükûneti bana iade ettiremedi. Gündelik hayatımla arama, yaşanmamış rüyaların azabı girmişti. Hayat oyununu en büyük ciddiyetle oynamağa hazırlandığım bir anda geçmiş yıllar, karşıma dikiliyor ve benden hesabını soruyordu. O günden sonra artık bir ân bile yalnız değildim; soframda, yatağımda, çalışma masamda bir misafir, dişleri hiddet ve kinden kısık, gözlerinde boşa gitmiş bir ömrün bütün bıkkınlığı toplanan bir zavallı vardı ve bana pişmanlığın şuuruyla kısılmış sesi durmadan fısıldıyordu: “Ömrünü, ömrünü ne yaptın?" Ve ben bütün uzviyetimde bir yılan gibi gezen bu zehirli sesin tembihi altında yapacağımı unutuyor, ânı ve mekânı unutuyor, başta kendim olmak üzere her şeyden, yaşanmış ömrümden, gelecek senelerimden, bütün etrafımdan nefret ediyor, kaçmak, kaybolmak, kurtulmak istiyordum."
Sayfa 83 - Dergâh Yayınları
Aslanbey tekrar paylaştı.
"gri gri gri... sabah, sis, yağmur bulut, bakış, hatıra ben de bir şarkı yoktu sen okudun bir ayna yoktu bende sen baktın bereketli toprakların uykusunda bir köktüm senin bakışınla yeşerdim yağmurlar yağmadan gözlerinde bir şimşek çaktı bakışlarım ıslandı yanakların yağmurdan ıslak, gözlerin güneşli kurtlar doğuruyor, kuzuları kollayayım sen gözlerinle beni okşasan çoban değneğim tesirli bir silah olacak sen gözlerinle beni okşa çoban değneğim tesirli bir silah olacak savaş bitince senin için taze incirler toplayacağım seninle kalacağım seninle okuyacağım ve seni güneşli hayranlığında öpeceğim eğer bulutlar izin verirse..." Mohammad Ebrahim Jafari
Aslanbey tekrar paylaştı.
Belki kadar kesin ve keşke kadar imkansız birbirimizden uzaklaşmamız kırılsak da tırnak uçlarımıza kadar kırılırız elbet bunu gerektirir yaşamak. Ben zaten sana ilk baktığımda anlamıştım içime bakmıştın önce bayılacağımı sanmıştım dünyayla aramda geçmişim vardı o ara tupup ellerimi sıkıca saracağına inanmıştım. Belki şimdi bir uçurumun kenarından geçiyoruz sallanıyoruz belki arada bir çeşit deprem oluyor kızıyoruz birbirimize kırılıyoruz inciniyoruz ama biliyoruz uzak gibi olsak da biz aslında yan yanayız. Belki kadar kesin ve keşke kadar imkansız birbirimizden uzaklaşmamız...
“beni görsen belki anlayamazsın içlenir gizli gizli ağlarsın eğer ben yalnızsam yanılmışsam elimden tut yoksa düşeceğim” Yağmur Kaçağı, Attilâ İlhan
Bir gün baksam ki gelmişsin Bir güvercin gibi yorgun uzaklardan yâr. Gözlerinde bir bitmez, bir tükenmez güzellik Saçlarında ilkbahar. Bir gün baksam ki gelmişsin Gülüşünde taze, serin bir rüzgâr Ellerin yine eskisi kadar güzel Çiçek açmış dokunduğun bütün kapılar. Bir gün baksam ki gelmişsin Hasretin içimde sonsuzluk kadar. Şaşırmış kalmışım birdenbire çaresiz. Dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar. Bir gün baksam ki gelmişsin Ne yüzünde bir gölge, ne dilinde sitem var. Tozlu pabuçlarını gözlerime sürmüşüm, Benim olmuş dünyâlar...
Reklam
Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter. Hiç kimse aramasa, sormasa beni Sen gelsen yeter. Huzur ellerinin güzelliğidir Gözlerin karşımda bir mutluluk denizi Her sabah soframızda ekmeğimizi
Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben Yeter ki bir çağır beni çiçeklendirdiğin yerden Gemileri yaksalar da geleceğim sana On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız Ey benim alfabemdeki kadım Elif Ne güzellik, ne de tat var baharsız Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana - Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. Bahaeddin Karakoç
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden. Martılar konuyor omuzlarıma, Gözlerin İstanbul oluyor birden. Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım,
Aslanbey tekrar paylaştı.
"Çok tuhaftı! Ağlayamadım; ama ruhum paramparça olmuştu."
Sayfa 72 - Can Yayınları
Aslanbey tekrar paylaştı.
Herkes gitti belki de bir daha hiç dönmeyecekler. Bu hayat bana şunu öğretti ki giden geri dönmüyor dönsede eskisi gibi olmuyor. Hepiniz hayatimdan geçtiniz... Dışarda akıp giden bir hayat var biliyorum ama ne yapsam o hayata dahil olamıyorum. Eğreti duruyorum her yerde. Başkalarının yapınca tecrübe dediklerine ben yapınca hata dediler. Başına gelen her zorluğa kafa tutabilenlerden değilim. Denedim ama olmadı, yapamadim. Dünya değişti ve biz kaybettik madem öyle bende geçmişe giderim. Bir ekranın karşısına oturur gibi oturur tüm yaşadıklarımı tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar ve tekrar izlerim. Çünkü biliyorum ki bir zamanlar mutluydum. Hepimiz çok daha mutluyduk o zamanlar. O mutlu anları yeniden yaşayamasam bile yeniden hatırlamak isterim. Kimi hayatı dolu dolu yaşar kimisi de benim gibi geçmişe takılır ve hatıralarda yaşar gelecekte yerim yok ben geçmişe aidim. Ben, ben bu oyunu denedim ama bozamadım. #leylailemecnun
1.139 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.