Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Asım Talha Sarışın

Asım Talha Sarışın
@Atalha11
4 okur puanı
Kasım 2018 tarihinde katıldı
Tecrübeden sonraki idrak, evvelkinden çok daha pahalıdır.
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
Bir arkadaşlığın tam olarak hangi anda kurulduğunu bilemeyiz. Nasıl bir kap damla damla dolarken, son bir damla kabı taşırıyorsa; aynı şekilde, bir dizi iyilik arasından en az biri kalbi doldurup taşırır.
Rüzgar bulutun, bulut yağmurun, yağmur suyun, su toprağın dilinden anlıyor. Suyun yokuşa aktığı, güneşin batıdan doğduğu görülmemiş. Âdemoğlu dayalı-döşeli tıkır tıkır işleyen bir dünyanın ortasında. "Bize düşen aracılık." diyorum içimden. Otu atın, eti itin önüne koyabilmek.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Deli derviş gün boyu dişlerini sıktı durdu. İçinde kabaran hakikat bilgisini dışa vurmuştu. Nasıl da şaşırmıştı karşısındaki. İşte o an, kibir askeri at binip kalbi kuşattı. Dervişin gönlü daralmaya durdu. Daraldıkça sıktı kendini; sıktı, sıktı. Sonunda taşıverdi. Yine çıplak tepelere doğru koşaradım gidiyordu. Yine dellenmişti.
Bazen pencereyi açıp "yeter artık, yeter" diye bağırasım geliyor. Bağırmadım. Yumruğumu ağzıma bastırıp gözyaşlarımı sildim. Ve bir karar verdim.
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
Bir hapishane bir topluluktur ve bunun iyi bir kanıtı da bizim belediye hapishanemizde gardiyanların da tutuklular gibi hastalığın bedelini ödüyor olmasıydı. Vebanın tepesinden bakınca, müdürden en son tutukluya kadar herkes mahkûmdu ve belki de ilk kez olarak hapishaneye mutlak bir adalet egemendi.
"Acıyın doktor!" diyordu. Ne demekti bu ? Tabii ki acıyordu. Ancak bu kimseyi bir yere götürmüyordu.
Rastlantı olarak eğer aramızdan birisi içini dökmeye yada duygularıyla ilgili bir şeyler söylemeye çalıştığında aldığı yanıt, ne olursa olsun, çoğu zaman onu yaralıyordu. Gerçekte o, düşünmeyle ve acıyla geçmiş uzun günlerin derinliğinden çıkıp kendini anlatıyordu; karşısındakine aktarmak istediği imge bekleyişin ve tutkunun ateşiyle uzun süre pişmişti. Oysa öteki, tersine, alışılmış bir heyecan, çarşıda pazarda satılan türden bir acı, sıradan bir melankoliyi aklına getiriyordu.
Bir savaş patladığında insanlar, "Uzun sürmez bu, çok aptalca!" derler. Ve kuşkusuz bir savaş çok aptalcadır, ancak bu onun uzun sürmesini engellemez.
Reklam
Zamansızlıktan ve düşünmemekten insanlar bilmeden birbirini sevmek zorundadır.
Kalabalık ile arabadakiler arasında anlayamadığım korkunç bir konuşma geçti. Bir tarafta küfürler, öteki taraftan meydan okumalar; her iki taraf da birbirini lanetliyordu. Fakat yüzbaşının bir işareti üzerine arabadakilerin omuzlarına ya da başlarına sopa darbeleri yağmaya başladı ve hepsi birden "düzen" denilen sözde suskunluğa gömüldüler.
Grève Meydanı'nda
İnsan kanı satıcıları avazları çıktığı kadar bağırıyorlardı: "Yer isteyen var mı ?" Bu halka karşı bir öfke sarmıştı içimi. Onlara bağırmak istiyordum: "Benimkini isteyen var mı?"
Alakalarımızın yüz bin şekline isim bulamıyoruz, sevmek deyip çıkıyoruz. Onun için ne kadar suistimale uğruyor bu kelime.
Samim, boş kalan elinin yumruğunu sıkmış, bekliyordu. Meral'in bu akşam niçin erken ayrıldığını da anlamış olacaktı. Telefon tutan elinde bir titreme vardı. Dirseğini duvara dayadı. Kalbi çarpıyordu. -Alo? Meral'in sesi. Hiç şüphe yok. -Kimsiniz? -Ben... Meral... Siz kimsiniz? -Samim. Hiçbir şey ilave etmedi ve telefonu kapadı.
Sayfa 211Kitabı okudu
"Masumsa şüphem onu incitir, değilse daha ihtiyatlı olmaya sevk eder."